Bazen çoğu şey görmezden gelinir hani ya da çoğu şey için bağıra çağıra kavga edilir. Görmezden gelinenler ve o bağıra çağıra kavga edilenler bir bir unutulur sanılır da, aslında en derinde bir yerde kalır ve ufacık bir kıvılcım birden o şeylerin tutuşup, devasa bir yangına dönüşmesine yeter hani.
Hani sadece sevilen şeyler için kavga edilir. Vazgeçilenler için susulur, çünkü vazgeçilenler artık önemsizdir. Sevilen şeyler için çabalar sarf edilir, kavgalar verilir, gözyaşları günlerce akar, sırf kaybetmemek için susmaya karar verilir. İşte susulduğu o anda aslında hiçbir şey unutulmaz. Sadece tekrar ortaya çıkmak için sinsi sinsi ufacık bir fırsat kollar ve o fırsatı verdiğiniz anda hayatınızın tam ortasına yerleşir, heba olup giden günlerin ardından sadece bakmakla yetinirsiniz.
Karşınızdakinin gülüşlerini, bir başkasına gülene dek sadece size öyle gülüyor zannedersiniz. Ama bir bakarsınız, bir başkasına verdiği o kocaman tebessümü siz aslında çok uzun zamandır almamışsınız. İşte o zaman geri çekilme vaktidir. O zaman artık sadece ayaklardan geleni yapma vakti, gitmenin tam zamanı, vazgeçmenin en doğru saatidir.
İçinizde kocaman volkanlar patlarken, susmak zorunda kaldığınız her ne varsa, bağırın bugün. Bırakın lavlarınız sıçrasın her yere. Bırakın içinizdeki yangın, dışarıya da yansısın. Rahatlayın. Tüm gidenlere, tüm gittiklerinize, tüm vazgeçilenlere ve tüm vazgeçenlere bütün lavlarınızı püskürtün. Artık içinizde volkan sönmeye başladığı anda durun. Bırakın küllensin, bırakın bir daha ortaya çıkmamak üzere sönsün gitsin ve tekrar kendinize bakın. Sizi gerçek anlamda sevmeyen, değer vermeyen kimse için aynada gördüğünüz yüzünüze ihanet etmeyin ve bırakın gitsin tüm gidenler ve şükredin sizi seven birileri mutlaka bir yerlerde yolunuzu gözler...
Gökyüzünün en karanlık tonunu arkanıza alın ve aydınlık tonuyla yolunuza devam edin. Unutmayın, kocaman gülümseyin. Gülümseyin ki, tüm olumsuzluklara inat en güzel cevabı yine kendiniz verin.
Hoşça, dostça, sevgiyle kalın...
Emine ÖZEL SUMMAK