Benim adım kadın. Kadının adı olmadığı yerde kadınım. Tek birgün değil hergün, bir kerelik değil her defasında kadınlığın yükü omuzlarımda..
Daha anne kucağında başlıyoruz aslında kadın olmaya.. Erkek adamın erkek oğlu olamıyoruz. İlk kelimemiz ‘agu’dan sonra ‘baba’ olsa da, en çok babadan çekiyoruz aslında. Okutuluyoruz, bir meslek sahibi oluyoruz bazılarımız belki ama, kadın olmanın ağırlığını her daim taşıyoruz, hem ruhumuzda, hem de kırılgan vücudumuzda..
Eş oluyoruz.. Ne de olsa zamanı gelince bir yuva kurmanın gerekliliğine inandırılıyoruz. Anne oluyoruz. Daha minicik bedenin varlığını hissedemeden, erkek adam kocamıza erkek oğul verememe telaşına kapılıyoruz. Karnımızda aylarca taşıdığımız bebeği, bir o kadar emzirip, bin kat daha fazla büyütmek için çaba harcıyoruz. Çocuğumuzun yaptığı hatalardan bile bizler sorumlu tutuluyoruz. Biz annelik yapabilirsek çocuğumuz için ne ala. Ama babalık her zaman yapılmıştır herkesin gözünde..
Kocamız tarafından aldatılıyoruz. Suçlanan yine biziz. Çünkü kocamızı elimizde tutamıyoruz. Biz aldatmaya kalkmayı bırak, eve biraz geç kalsak hemen malum damgayı yiyiyoruz. Kocamız şortla da gezer, kızlara da bakar, eve geç de gelir, hatta canı ister hiç gelmeyebilir.. Ama biz eteğimizin boyunda, gözümüzün tesadüfen baktığı yerlerde, gülüşümüzün görüldüğü yerlerde namusumuzu kaybediveriyoruz..
Vücudumuzdaki morlukları ‘erkek döver de sever de’ içgüdüsüyle, örterek, kan kussak kızılcık hoşafı içtik diyoruz. Birçoğumuz ne yazık ki hepsini bir de güzel kabulleniyor. Daha kötülerini örnek alıp haline şükredecek hale bile geliyor. Çok az bir kısmımız kaçıp kendini kurtarmayı başarıyor.
Ben sadece bugün kadın değilim. 8 Mart’ta birgünlüğüne kadın olmuyorum. Ben hep kadındım, hep kadınım.
Siz hiç kendisinden ayrılmak istediği için ölümle tehdit eden bir kadın gördünüz mü? Yapabildiğimiz tek tehdit; ‘kendimi öldürürüm’dür. Peki ya ayrılmak isteyen bir kadının karşısında kendini öldürmekle tehdit eden bir adam gördünüz mü? Alacağımız tehdit yine bizi öldürmeye yöneliktir. İntihar haberlerinin çoğu sevgilisi ya da kocası tarafından terk edilen kadınlara ait yanılmıyorsam ve öldürülen kadın haberlerine bakın, ya kocasını ya sevgilisini terk etmiş, ya bir erkeğin aşkına karşılık vermemiş, ya da bir kıskançlığa kurban gitmiştir.. Terk etsek de, terk edilsek de ölen de biziz, öldürülen de..
Kadın sadece bugün kadın değil.. Kadın; kocasından dayak yediğinde de kadındı, hiç tanımadığı insanların sözel ya da fiziksel şiddetine maruz kaldığında da, toplum dayatması yüzünden gülüşünü bile kısıtladığında da..
Bugün 8 Mart. Bizim günümüzmüş. Bugün daha mı az dayak yer sizce bazılarımız? Bugün yemeğin tuzu olmadığı için sofra başına geçirilen kadınlarımız dışarıya yemeğe mi götürülür sizce, ya da karısının temizleyip, ütülediği kıyafetlerle çapkınlığa çıkan kocaları bugün sadık mı kalır eşlerine?
Bugün bizim günümüzmüş. O zaman senede birgün kadınca yaşayalım hadi. Kutlayalım bunu.. Bugün kendimiz için birşey yapalım mesela.. Yemeği dışarıda yiyelim, bugün temizliğe hiç elimizi sürmeyelim, bizi dövüyorsa eşimiz; bugün de biz onu dövelim.. Olur mu sizce? Kadınlar Günü’müzün hakkını verir miyiz böylece..
Her yazımızın sonunda yaptığımız şeyi yapalım hadi yine. Bu kez sadece kadınlar olarak baş kaldıralım gökyüzüne. Bize verilen mucizelerle mutlu olmayı deneyelim. Anne olabilme meziyetimizin bile birçok şeye galip geldiğini kabullenelim ve her zaman yaptığımız gibi engin maviye, bugün değil hergün kadın olduğumuzu unutmayacağımıza dair söz verip, kocaman gülümsemeyi ihmal etmeyelim..
Eğilmeden, bükülmeden, haklarımız çiğnenmeden, insanca yaşayabilmemiz dileğiyle; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’müz kutlu olsun..
Sevgiyle, huzurla, umutla, mavinin huzur tonuyla kalın..
Emine ÖZEL SUMMAK