Birbirimizden ne kadar farklıyız aslında değil mi? Birbirimizi eleştirmeye bir o kadar da açık. Açıklarımızı örtmek yerine, daha çok açık bulmak için yarışıyor gibiyiz niyeyse...
Bizim anlayamadıklarımız ya da bizden farklı görünen istinasız her insan, gözümüzde bir garip insan sıfatını çok rahat ediniveriyor. Oysa ki; biz de büyük bir ihtimalle ona bir garip insan olarak görünüyor oluşumuzdan da bir haberiz...
Dil, din, ırk, mezhep! Bunların hiçbiri önemli değil. Aslında bizden dil ve ırk olarak farklı olan insanları, kendi milletimizden olan insanlara göre daha az yadırgıyor ve daha az eleştiriyoruz. Acaba biz biraz da kendimizi mi beğenmiyoruz? Ülke olarak dışarıda olanların yaptıkları ya da mizaçları bize kesinlikle farklı ya da ayıplanacak gelmezken, kendi içimizden ya da kendi ülkemizden insanların yaptığı aynı ya da benzer şeyler birden garip geliveriyor. İşte tam da bu süreçte, bir garip insan hikâyesi başlıyor.
Biz onları garip diye nitelendirirken, aslında onlar da bizi aynı şekilde nitelendiriyor ve birbirimize yakıştırdıklarımızdan habersiz, bir de güzel geçiniyormuş rolüne kendimizi kaptırıyoruz iyiden iyiye...
Aynaya baktığımızda aslında biz de birer garip insan görüyoruz. Hepimizin mutlaka garip olarak adlandırabilecek özellikleri vardır ama bu gariplik bize özel değildir aslında. Sadece ve sadece karşımızdakine has bir niteliktir ve bu bile sanki bizi biraz da olsa rahatlatır...
Bu kez gökyüzüne değil de, doğrudan kendimize bakalım.
İster aynanın karşısında, istersek gözlerimizi kapatıp, daha derinlerde bulabileceğimizi umduğumuz, içsel benliğimize... Yaptıklarımıza, yapamayıp da hayıflandıklarımıza...
En çok da yapmaz sanıp, alâsını yapılmışlar listesinde bulundurduklarımıza...
Sanki biz de az garip değilmişiz aslında.
Hoşça, dostça, ne olursa olsun insanca kalın...
Sevgiyle...
Emine ÖZEL SUMMAK