Hani diyorum ya…
“Din” esaslı yazmak zordur.
Cehalet destekli konuşmak kolay da…
“Hurafe karşıtı” akılcı açıklamalar güçtür…
Haklı da olsanız… Kaynaklar da sunsanız…
Deliller gösterip, şahitler de bulsanız boş…
Maazallah! Sahte Ulemaların hışmına uğrayabilirsiniz!..
***
Alkol de öyle…
Bireysel hak ve tercih de olsa…
Yeterli bilinç ve eğitim tam oturmamışsa…
“İçki” içmek kadar yorumlamak da risk taşır…
Sonuç; yanlış anlaşılmak veya hiç anlaşılmamaktır…
Siyah ve beyaz gibi… Ortası renkler düşünmek imkansız!..
***
Alkol mü aldınız?
Konu ne olursa olsun…
Toplum ve polis nezdinde… Haksızsınız!...
Paranız mı gasp edildi? Linç mi edildiniz? Haksızsınız!..
Canınız mı yandı? Yaralandınız mı? Beter ol… Haksızsınız!..
Çünkü en büyük günahlardan birisini işlediniz, “içki içtiniz!”
O zaman her zulüm mubah size… Ders olsun… Kulağınıza küpe olsun…
***
Şaka değil!..
Maalesef geldiğimiz nokta bu…
Taksim’de bir milletvekili polis müdürü ile konuşurken…
Karşılaştığı tepkiye bakar mısınız: “Alkol alıp gelmişsin buraya be!”
Milletvekilinin ne dediğinin veya ne anlattığının hiç önemi yok…
Şiddet varmış… Acı varmış… Ölüm varmış…
İşin içinde eğer “alkol” varsa…
“Oh” olsun dercesine…
Her şey anlamsız…
***
“İçki” dinen haramdır, günahtır, amenna!..
Ama “kanunen” suç olması kabul edilemez…
Çünkü bu devlet şer’i hükümler ile yönetilmiyor…
Şeriat özlemi duyanlar elbette olabilir, o ayrı bir konu…
Ama mevcut yasalar çerçevesinde “içki içmek” yasak değildir…
Bu ülkede her türlü etnik, kültür ve inançlarda insanlar yaşar.
Aslolan; karşılıklı saygılı olmak ve tahammül göstermektir.
Bir Alevinin Sünniye “tavşan eti yiyip gelmişsin” öfkesi…
Bir gayrimüslime “domuz yiyip gelmişsin” tepkisi…
Orta Asyalıya “kımız içip gelmişsin” nefreti gibi…
Dışlayıcı hareketlere itibar etmemek gerekir…
Yanlış anlaşılmaktan Allah’a sığınırım!..
İçkiyi savunmak değil amacım!..
Malum haksızlığa karşıdır…
***
Olup bitenleri görünce kendi yaşadıklarımı hatırladım… İki misafirim gelmiş memleketten, ağırladım… Sürekli içen birisi değilim, uzun zamandır görmediğim dostlarımla yediğim yemekle beraber iki kadeh rakı aldım… Evime gelmek için, bindiğim taksinin şoförü, uzattığım paradan, yazan taksimetreden çok daha fazla ücret kesince, itiraz ettim… Tepkisi; “in aşağı ulan pis sarhoş!” oldu… “Sarhoş” olmadığımı ve bu aşağılayıcı ifadesinin kendisine yakışmadığını anlatıyordum ki; koltuk altından çıkardığı “pala” diye tabir edilen yarım metre uzunluğundaki döner bıçağının darbelerine maruz kaldım… Ama nasıl vuruyor, sanırsınız ki babasını ben öldürdüm... Şaşkınlığım bir yana, kolum, omuzum, başım kanlar içinde… Geri adım kaçıyorum, üstüme üstüme geliyor… İşin ilginci; bu ucuz kahraman cüssesiyle yarım etmeyecek kadar çelimsiz bir yaratık!... Sırtım duvara dayanınca, beladan kaçamayacağımı anladım. Bir hamleyle, palayı salladığı bileğini havada tutmak istedim, olmadı. Bileği yerine palayı avuçlayınca, başparmağımla işaret parmağımın arasına denk gelen pala, elimi ikiye ayırdı. O hışımla nasıl palayı elinden aldıysam, sol kolumun altında kıskıvrak yakaladığım boğazına yasladım. Feryat figan koptu…”Kavuşun millet, bu sarhoş beni kesecek!”
 
Toplumsal duyarlılığa bakar mısınız? Beni dilim dilim doğrarken seyirci olan sokakta birikmiş güruh, demir çubuklarla, sopalarla, bıçaklarla üzerime abandı… Ankara’nın göbeğinde linç ediliyorum. Haklılığımın ve mağduriyetimin bir ehemmiyeti yok!.. Zaten dinleyen de yok!.. İçmişim ya, ağzım kokuyormuş ya, yeterli!.. Vurun kâfirin kellesini!..
 
Polislerin gelmesine sevindim… Çünkü o sinir ile elimde bir kaza çıkmasından çekindim… O da ne? Kalabalıktan “içkili” olduğumu duyan polisler, asıl konuyu unuttular ve sormadan-soruşturmadan, yerde oturan beni tekmelemeye başladılar… Taktılar bileğime kelepçe, karga tulumba götürüyorlar… Herkes ak apak, herkes masum, tek suçlu benim… Niye, çünkü içmişim!... İçki, her kötülüğün anası ya!.. Gaspmış, hırsızlıkmış, linçmiş, ne önemi var… O suçlar daha çocuk!.. Anası varken danasının lafı mı olur!..
 
Başparmağımı sadece deri tutuyor, kelepçe altında sarkıyor, kopmuş kopacak!.. Olayın olduğu yer, evimin elli metre ötesi ama engelledikleri için aileme haber veremiyorum. Nasıl olduysa, götürdükleri karakolda bir insan evladı polis, benim acil hastaneye götürülmem gerektiğini söyledi. İstemeyerek de olsa alkol avcısı ekip, kelepçeli o halimle beni hastaneye götürdü   Ne konuşuyorum, ne de acı duyuyorum… Sadece yüreğimde ince bir sızı var, maruz kaldığım insanlık dışı muameleye yanıyorum…
 
Sabah geldiğim evimde, kanlar içinde halimi gören eşim apar topar tekrar beni hastaneye götürüyor… Atılan dikişler tekrar sökülüyor… Ve maalesef tendon bağları zedelenmiş, dikiş tutmuyor… Ve bugün, bu satırları yazdığım parmağımı hala hissetmiyorum…
 
Sizce… İçki içmek mi suç?
İçki içene yargısız infaz mı?