Geçen hafta bayan arkadaşlarımla birlikte aylık rutin kahvaltı programımız için Üsküdar’a gittik. Ardından daha önce arkadaşlarımın keşfettiği birkaç mağazaya uğrayıp alışveriş yaptık. Restoranda da mağazalarda da hanımlar ağırlıktaydı. Genel olarak bakıldığında insanların yüzünde umusuzluk, bezginlik, gerginlik göze çarpıyordu. Bu durum bayanlarda daha belirgin gibi geldi bana. Biz kadınların beyni erkeklere göre daha farklı çalışıyor. Malum bizler daha detaycıyız. Erkekler için beyaz beyazdır, siyah sa siyah.Biz hanımlar için beyazın bile kaç türü var. İnci beyazı var, kırık beyaz var, süt beyazı var, var da var. Bu noktada kendimden bahsetmek istiyorum. Yıllar önce hayatımda bana sıkıntı veren pek çok şey vardı. Hala var. Kimin yok ki? Bu dönemde kişisel gelişim kitapları okudum. Bildiğimden farklı şeyler yazmadıklarını gördüm. Sonra din üzerinde biraz araştırdım. Gördüm ki bizim dinimizde, İslamiyet’te bu kitaplarda anlatılanların kat be kat fazlası var. Şu zorlu yaşam yolculuğunda, başımıza gelen herşey imtihanın bir parçası. Hiçbir şey tesadüfi değil. Herşeyin bir sebebi var. Namaza başladım. Sakın yanlış anlaşılmasın, sizlere bir şeyler empoze edip yönlendirmeye çalışmıyorum. Yönlendirilmeye çalışılmasından nefret ederim. Herkesin fikrini dinler ama kararlarımı kendi hür irademle alırım. Ardından, iş hayatımdan yüzümde asılı kalan otoriter maskemi çıkardım. Hayata ve insanlara gülümseyerek bakmaya başladım. Değiştiremeyeceğim şeyler için üzülmeyi bir tarafa bırakıp, olaylara bakış açımı değiştirdim. Kötü bir davranışa maruz kaldığımda, misli ile karşılık vermek yerine kişileri en büyük güce Allah’a havale etmeye başladım. Bu demek değil ki, her şeyi sineye çekip sessiz kalıyorum. Sadece tepkilerimi hoşgörü çerçevesinde, insanları kırmamaya çalışarak gösteriyorum. Tüm canlılarda olup, ben de olan şeyi, SEVGİ’yi dışa vurmaya başladım. Allah’ın yarattığı her şeye sevgi ile yaklaşmaya başladım. Sonra ne mi oldu? Güzel şeyler oldu. Huzurlu bir insan oldum. En önemlisi de çevremdeki insanlara huzur veren biri oldum. Sonuçta hayat çok kısa. Bu dünyada hepimiz misafiriz eninde sonunda, misafirliğimiz bitecek. Bu süreyi insanları kırmadan, üzmeden geçirebilirsek ne mutlu bize.