Camiler serbest ama bütün yolları yasak. Onlar meydana hâkim, biz camide tutsak. N. F. Kısakürek
Batı dünyasının Ortadoğu’ya yaşattığı sıkıntılar yetmemizmiş gibi bir de Kudüs’ü gözüne kestirdiler. Zaten, İsrail kurulduğundan beri Filistin halkı huzur diye bir kavramı görmedi, yaşamadı. İnsanlık dramın yaşandığı ve inançların yok sayıldığı yerdir Kudüs. Bu da yetmezmiş gibi ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti kabul etmesi zırvalığın son noktasını yaşamış durumdadır. Zaten İsrail’in kuruluş amacı bölgeye virüs gibi yayılıp, bölgede yaşayanlara sürgün hayatı yaşatmak ve yerlerine yerleşmekti. Tüm mabetlerin yaşadığı ender yerlerden biridir. Tüm dinlerin, inançların ve inanışların temelinde hoşgörü yatmaktadır. İnsanlığı yaşatmak için her türlü fedakârlığın yapıldığı, etnik yapıya bakmadan özgürce ibadetlerin yapıldığı nadir yerleşimlerdendir. Ne yazık ki Haçlı zihniyeti var olduğu sürece Müslümanlar üzerinde planların eksik olmayacağını bize gösteriyor.
Tarih sahnesinde İsrail’e bakıldığında üç mabedin huzur bulduğu ve rahata kavuştuğu kuşkusuz İslam savunucuların dönemine denk gelmiştir. Burayı fethetmek için büyük kanlı savaşların yapıldığı bilinmektedir. Asurlar, Babiller, Roma İmparatorluğu, Haçlı orduları, Selahaddin Eyyübi ve Osmanlılar olmak üzere birçok devlet tarafından ele geçirilmişti. Kudüs’ün en şaşalı dönemi daha doğrusu huzurun tesisi açısında Selahhadin Eyyubi ve Osmanlı dönemlerine denk gelmiştir. Kudüs’ün üç din için de büyük ehemmiyet taşımaktadır. Kudüs’ün inşası Yahudilerin peygamberi Hz. Süleyman tarafında yapılmıştır. Bu süreç zarfında cinlerinden de çalışmış olduğu bilinmektedir. Çünkü taşlar iki metre büyüklüğünde ve bir ton ağırlığında olduğu tespit edilmiştir. Bu taşlar önünde Yahudiler ağlamaktadır, yani ağlama duvarı olarak bilinir. Bu taşların en üst tarafını Müslümanlar tarafından inşa edildiği bilinir.
Müslümanlar açısından Kudüs’e bakıldığında son peygamberimiz olan Hz Muhammed’in miraca yükseldiği, Müslümanların ilk kıblesi olan üç mescitten biridir. Bu bağlamda Mescid-i Aksa Müslümanlar için büyük ehemmiyet arz etmektedir. Kutsallığın yanı sıra derin bağların da olduğu yerdir. Ayet-i kerimede de adı geçer. Mescid-i Aksa’yı yani çevresini mübarek kılınız. Bahsettiği yer ise Kudüs’tür. Yahudiler için ağlama duvarı, Müslümanlar için ise peygamber efendimizin “göğe yükselmesi” ve ilk kıble olması açısında milli bir hüviyet kazanmış durumda. İnançlara göre “Bu duvar yıkılmayacak ve Tanrı tarafından yalnız bırakılmayacak” düşüncesi egemendir.
Türkiye gündemini meşgul eden Reza Zarrab ve belge meselesi hala sıcaklığını koruyor. Öncellikle muhalif olmak için muhalefet edilmemelidir. Bu yolda her yolu mubah saymamak lazımdır. Dikkat edilirse Türkiye’ye karşı yürütülen bir karalama kampanyası yürütülüyor. Bunların çarkına su taşımanın bir manası yok. Tabii ki haksızlık varsa ve bunları yeterli bilge belgeyle de ispatlayabiliyorsa o zaman sıkıntı olmaz. Rüşvet ve yolsuzluk konusunda en ufak bir iltimas tanınmamalıdır, korunma altına alınmamalıdır. Suçluyu sahiplenmek, yapılan suça iştirak etmek olacaktır. Ama oynanan oyunlara karşı da ayık olmak gerekir.
Vesselam!!!