Malum, seçimler yaklaştı… Her zamanki gibi ortalık kızıştı… Küsler barıştı, sohbetler koyulaştı… Taziyeler ve düğünler kalabalıklaştı… Her şey güzel, hoş gibi görünse de…Aslında muteberleşti riyakârlık, samimiyet yavanlaştı…
***
Hoşgörün! Bu yazımda, Şambayat’ı konuşacağım, dünden bugüne Şambayat Siyasetini ele alacağım ve Şambayat Seçimleri hakkında gözlemlerimi aktaracağım. Elbette hak verenler de olacaktır, karşı gelenler de… Aslolan; paylaşılan fikirlerle ve getirilen önerilerle sevdiğimiz Şambayat’ın geleceği için olumlu katkılar sunmaktır… Bu yazı vesilesiyle, herkesi yorum ve düşünceleriyle katkı sunmaya davet ediyorum.
***
Şambayat; tarihi ve coğrafi avantajıyla, potansiyel güç olarak hatırı sayılır ve söz sahibi bir konuma sahip iken önceleri, bugün kabul edelim ki zaman geçtikçe bu etkinliğini yitirmekte, sosyal, kültürel ve ekonomik gelişim açısından hızla geriye doğru gitmektedir.
İşsizlik oranı artmakta, eğitim seviyesi düşmekte, toplumsal dinamikler zayıflamakta, kalifiye nüfus azalmakta, üretim ve verimlilik daralmaktadır.
Kısacası; sahipsizliğe mahkûm Şambayat’ta hayat monotonlaşmaktadır.
Evet… Sahipsizlik dedim… Çünkü bu bir şans veya kadersizlik değil!..
Bu sahipsizliğin ve ilgisizliğin en büyük müsebbibi sığ görüşlü politikacılardır…
Bu Ahmet olur, Mehmet olur… Abimiz, amcamız, dayımız olur, ne fark eder!..
Plansız, programsız, projesiz, eğitimsiz ve vizyonsuz Belediye Başkanlarıdır…
***
Yanlış anlaşılmasın; Şambayat Belediye Başkanlığı yapmış veya aday olmuş insanlarımızı tartışmıyorum. Kişilik, karakter ve insani değerler açsısından hepsine kefilim, hepsine saygım sonsuzdur. Ancak, meziyet, beceri ve kabiliyetler farklı kavramlardır. Her başarısız insan kötü bir insan olamayacağı gibi, her iyi insanın da aynı zamanda iyi bir yönetici, iyi bir mülki amir vasfı taşıyacağı düşünülemez. Başarı; elbette eğitim, bilgi, tecrübe ve çok çalışmanın ürünüdür. Burada irdelemek istediğim; kişiler değil, dünden bugüne yapılan siyasi faaliyet ve çalışmalarla “Şambayat ne kazandı, neler kaybetti?” konusudur…
4 Mayıs 1969 tarihinden beri Belediyelik olan Şambayat, ne yazık ki mega köy görüntüsünden öteye geçememiştir. Bu gerçeği, kafa kâğıtlarında bile görmek mümkün; eskiden nüfus cüzdanlarımızda, "Şambayat Nahiyesi" yazarken, şimdi çıkartılan kimliklere dikkat ediniz “Şambayat Köyü” ifadesi vardır.
Tut gibi akranları yıllar önce ilçe olurken, kendisi bir kademe gerileyip köy olan tek örnek Şambayat’tır. Adıyaman İl Genel Meclisi ve Milletvekilliği seçimlerinde temsil edilemeyen tek yer Şambayat’tır. Kalkınma planları dâhilinde, karşılıksz kredi destekleri bulamayan, hibe alamayan ve yatırım yapılmayan tek belde Şambayat’tır.
***
Peki ne yapmak gerekir? Öncelikle, Şambayat’ta halk nezdinden hâkim yanlış siyasi algıyı değiştirmek gerekir. Yani; Şambayat siyasetini, tüccar zihniyetinden arındırmak gerekir. Aksi takdirde, tek taraflı ve düztabanlı politikalarla kazanan Şambayat ve Şambayatlılar değil, fırsattan istifade nemalanmak isteyen, belediyeyi ve seçimleri geçim kaynağı gibi düşünen, çıkarcı ve bencil şahsiyetler olacaktır. Oysa siyaset, bir duruştur, tutarlılıktır.
Şerefini beş para edercesine; oy satan kadar, alan da ayıplanmalıdır.
Sonra; yatırım projelerine bakmak gerekir. Ancak; üretilecek projeler ile periyodik görev ve sorumlulukları birbirinden ayırmak gerekir. Mesela; Belediyenin halkına içme suyu sağlaması proje hizmeti değil, en asli ve zaruri görevidir, üstelik ana gelir kaynağıdır. Bir insanın, baldırı çıplak çocuğuna aldığı don için böbürlenmesi veya “ne iş yaptın?” sorusuna, “yemek yedim, su içtim” demesi gibi… Katma değer yaratmayan faaliyetler “iş” değildir.
Yol, kaldırım, park ve çevre düzenlemesi, imar-iskân, çöp toplanması, dönüm başı alınan ücret karşılığı bent ve harıkların bakım ve işlenmesi, nikâh kıyılması, itfaiye, ambulans ve ulaşım gibi rutin çalışmalar kanun gereği mecburi olup, artırıcı ve geliştirici hizmet üretimi sayılmaz.
Halkına asıl hizmet; sosyal, ekonomik, kültürel, eğitim, sağlık gibi temel alanlarda ciddi projeler geliştirmek, üretmek ve gerçekleştirmekle olur.
***
Şambayat için, plan ve proje önerilerimi bir sonraki yazımda paylaşacağım. Ancak, nokta koymadan satırlarıma, aklıma geldikçe delirdiğim, bir Şambayatlı olarak eseflendiğim, utancımdan yerin dibine girdiğim, Belediyecilik (hizmetleri diyemeyeceğim) hezimetlerine bir örnek vermek istiyorum.
Düşünün ki; Adıyaman Çimento Fabrikasının yerini tahsis eden Şambayatlılar, yapımında emek veren Şambayatlılar, tozunu, dumanını ve atıklarını yutan Şambayatlılar… Gel gör ki; fabrikada kadrolu çalışan bir tane Şambayatlı yok!.. Pantolonun yırtık cebinden es kaza yere bozuk para düşse, filizlendirecek ve yeşertecek bolluk, bereket ve verimlilikte olan Çöllez, Yaycı, Çoplaz, Karaçalı topraklarında pamuklar gövermez, bostanlar büyümez olmuş, kime ne? Fabrikanın dumanından dutlar kurumuş, heylikler çürümüş, kavaklar sararmış, kimin umurunda? Hangi hukuki davalar açılmış hak için, hangi eylem veya protestolar yapılmış? Şambayat’ın yıllardır uğradığı bu ciddi boyuttaki hayati zararlara karşılık, fabrika sahipleri köyümüze hangi okulu yaptırmış, hangi sağlık ocağını açtırmış veya hangi Şambayatlıları işe almıştır? Yol çatına üst geçit adıyla yapılan “holding” reklamından ibaret, birkaç kuruşluk demir yığını korkuluk mudur bu ağır zayiatın bedeli?
Eskiler hatırlar, Çöllez’de bir kulübe vardı. Belediyenin bir personeli, hergün akşama kadar bu kulübede bekler, Göksu çayından kum çeken bütün motor ve kamyonlardan makbuz karşılığı haraç alırdı. Çünkü; çay bizim, çevlik bizim, kum bizimdi. Ya şimdi? Yurt çapında meşhur, Şambayat Karpuzlarını yetiştirdiğimiz çevliklerimiz işgal edilmiştir. Bir Şambayatlı, eşeğin sıracasına parasız iki kürek kum yükleyemez, izinsiz çaykaradan su içemez. Yazık!..
Neymiş, İl Özel İdareymiş, ihaleymiş, hikâye… Ata yadigarı tapulu mallarınıza, birileri gelecek hükmedecek, haklarınızı gasp edecek, siz Belediye Başkanlığı olarak seyredeceksiniz!.. Hangi hukuki davaları açtınız da kaybettiniz? Hangi mücadeleyi verdiniz de, sonuç alamadınız? Kahvede boş boş sandalyelerde değil de, öncülüğünüzde bir kere trafiği kapatırcasına aşağı köprünün üstünde oturtsaydınız halkı, kim bilir neler kazandıracaktınız!..
Şemker’den başlayıp, Boğazkesen’e kadar dayanan, yaklaşık 15 km uzunluğunda, 5 bin dönüm araziyi kapsayan Şambayat Çevliklerinin yitirilmesi, emanetlere sahip çıkılmaması, sessiz kalınması, yüreğimi sızlatıyor!..
Bakınız iki yüz yıllık tapu kayıtlarına; Yukarı Çay Çevliği, Motto’nun Çevliği, Azo’nun Çevliği, Karasuyun Çevliği, Aşağıçay Çevliği, Kalenin Çevliği, Torunoğlu Çevliği, Ağgüllerin Çevliği, Halbahamların Çevliği, Hacı Mullaların Çevliği, Hacı Mustafa’nın Çevliği, Hacefendi’nin Çevliği, Çamönü Çevliği, gerçekte kimlere aittir, bugün kimlerin elindedir?
HES ve Kum Ocaklarınca gasp edilmiş, talan edilmiş çevliklerin vebali kimlerin üzerindedir? Bu haksızlığa, doğa katliamına nasıl müsaade edilmiştir?
Vah ki vah!..