Genişleyen ve modern bir hayatın ortasında bulduk kendimizi, cebimizdeki paranın yerini kredi kartları aldı. Gelecek on yıllarımızı bankalar teminat altına almış, borç içerisinde hayatımızı zorluklar içerisinde yürütmeye çalışıyoruz.
İnsanlar çok basit gereksinimlerle hayatını idame ettirebilir mi?Neden olmasın!
Son yıllarda sıkça duyduğumuz akıllı ev konsepti diye tabir edilen, bizlere zaman, güven, hız ve konfor kazandıran uzaktan yönetim ve güvenlik sorunlarının uygulandığı yeni nesil evler 3-4 oda, 1 salon 150,00 m² - 200,00 m² ve üzeri evlerde neredeyse avlu büyüklüğündeki balkonlar, asma tavan süslemeler, ışıltılı ve gösterişli avizeler, kruvaze, fon, stor perdeler, kocaman ve çok amaçlı mutfak dolapları, salon takımları ve bunları sırasıyla çoğaltmak mümkün.
Herkeslerde var bende de olsun, fakir sanmasınlar diye gücümüzün dışında borçlanarak aylarca çocuklarımızın ihtiyaçlarından kısarak lüks araç alıyoruz. Neden? Sırf gösteriş olsun diye.
Elbette ki lüks araç ve ev almak haram değildir. Ancak israf ve gösteriş haramdır!
Aile kurmanın bazı yükümlülükleri vardır. Modern dünyada kapitalizm, insanı kendi başına bırakmamış, insanı daha fazlasına ve daha yukarıya bakar hâle getirmiştir. Hâlbuki “daha”nın sonu yoktur.
Şatafatın, lüksün, görkemin, modanın en nihayetini bulabilen de olmamıştır. Sınırlı bir varlık olarak insanın, hayatı boyunca yapıp edebilecekleri de her anlamda sınırlıdır.
Batı menşeli lüks yaşam tarzının peşinden koşarken tökezleyebileceğimizi de unutmamak lazım, bende daha iyisi olsun düşüncesi insanın beynini kemire dursun çok basit gereksinimlerle de insan hayatını pekala idame ettirebilir.
Eşyalar artıyor, bakımı zorlaşıyor, yığıntılar başlıyor, dolaplar yetmez oluyor. Eve kutular giriyor, evimiz köşe bucak kutularla dolup taşıyor. Birçok eşyanız o kutuların içinde görünmez oluyor. Bir süre sonra ise ev yetmemeye başlıyor.
Soruyorum? Kaçımız misafirlerimize ayırdığımız ve evimizin en büyük odası olan salonu tam anlamıyla yerinde kullanabiliyoruz, kaçımız gelen misafiri salon diye tabir edilen odamızda ağırlıyoruz neredeyse yok gibi değil mi! Halbuki salonu oturulabilecek hale getirmek için servetler harcıyoruz.
En değerli misafirimizi öncelikle mutfakta, sonrasında ise oturma odasında ağırlamamamıza rağmen bir evin salonu bana göre israftan başka bir şey değildir.
Doğası gereği eşya'nın insana hizmet etmesi gerekirken insanın eşyaya hizmet eder hale geldiği bir hayattayız.
Maddi ve manevi birikimlerimizi bu yolda tüketiyoruz. Çabaladığımız "şeyler" ruhumuzu doyurmaya yetmiyor ve sürekli istedikçe istiyor ve daha fazlasını arzuluyoruz.
Sade hayat, tasarruf ve kanaatkârlık gibi evrensel insani tutumları da içeriyor.
Günümüz insanlarının kariyer, ilişkilerinden ve tükettiklerine kadar şatafat içerisinde yaşadıkları kaçınılmaz bir gerçektir.
Kendimize sormamız gereken soru çok basittir. Ne istiyoruz.?
Sade, sakin ve huzurlu bir hayat mı! yoksa modern ve birazda meşakkatli bir hayat mı!
Sizleri bilemem karşı koyulmaz kısır döngü içerisinde ne zaman zihnimin yorulduğunu hissetsem yaslanır arkama derin bir nefes alır. Kendimi sessiz bir yerde dinlenirken hayal ederim. "Şatafat mı yoksa sadelik üzerine kurulu bir yaşam tarzı mı" varın gerisine siz karar verin...