Bir mesele ile başlamak istiyorum.
Dede torunuyla konuşur. Hayatta içimizde her zaman savaşan iki kurt vardır. Birisi nezaket, cesaret ve sevgi gibi şeyleri temsil eden iyi bir kurttur. Diğeri ise açgözlülük, nefret ve korku gibi şeyleri temsil eden kötü bir kurttur.
Torunu bir an düşünür ve dedesine bakarak peki dede bu savaşı hangisi kazanır?Diye sorar. Dede hiç düşünmeden “beslediğin” diye yanıt verir.
Bu benzetmenin sizin için hayatınızda ve yaptığınız işte ne anlama geldiğini sorarak başlamak istiyorum.
Evet, sevgi, aşk, hayatın doğasıdır.
Bu duyguyu içimizde besler ve büyütürüz.
Bu duygu bizim içgüdümüz.
Cüret etmeye kalksak ta kendimizi saçma sapan kelimelerle ifade etmeye çalışırız. İçimizde bir yığın kelime saklı olsa da bize benzemeyen ifadelerle karşılık veririz. Utanırız, sıkılırız. Konuşmayı, ifade edebilmeyi, imasında bulunmayı dahi kusur sayarız.
Bazen de kendimizi susmaya zorlarız.
Seviyoruz ama sevdiğimize bu kelimeyi söylemeye korkuyoruz.
İstemediğimiz yerlere gideriz. Bize hiç ama hiç benzemeyen insanlarla günümüzü geçiririz. Gözlerde ertelenmiş duyguların sevgilerin, gidişlerin, gelmeyişlerin, boş verişlerin tarifsiz pişmanlıklarını yaşarız.
Belki de tek bir söz bile söyleyemeyeceğiniz son dakikaları yaşıyor olabilirsiniz.
Her sabah aynı güne uyanıyor, aynı havayı soluyoruz ve sürekli olarak bir yerlere yetişmenin telaşını yaşıyoruz.
Başkaları ağladığımızı görmesinler diye gülüyoruz.
Oysa hayat sevgi, umut ve iyimserlikle daha güzel.
Basit şeylerle mutlu olun. Güzel kelimeler seçin, samimi bir gülümseme birçok şeyin anahtarıdır aslında.
Güzel şeyleri ertelemeyin çünkü hayat çok kısa!
Zamanın, yolculukta bizimle birlikte gelen ve bir daha asla geri gelmeyecek olduğu için her an’ın kıymetini bilmemizi sağlayan bir yol arkadaşı olduğuna inanıyorum.
İyilikleri inkâr etmeyen, olur olmadık duygulara kapılmayan, mevsimlerin değişmesiyle değişmeyenlere, ihtiraslara kapılmayanlara, hayatlarını ve koşullarını değiştirmeyenlere son sözüm duygularınızı bir dakika bile ertelemeyin Lütfen.
Sevgiyle kalın…