Masallarla bu kadar iç içe olunca bu yaşamımın her kesitine yansıyor tabii. Bu da çok hoşuma gidiyor. “Ben“ yapmadım “Miki” yaptı gibi nerden bakıldığına bağlı olarak beni çocuksu bir oyuna davet ediyor. Çocuksu mu ya da olgun bir birey bakış açısı mı siz karar verin. Ondan da öte hem o hem bu deme seçeneğiniz de var. Belki de şu an benim göremediğim sonsuz olasılıklar dünyasında gördüğünüz bir şık da olabilir. Şık sözcüğü ne güzel yakıştı buraya eş anlamlılığıyla. Bayılıyorum böyle sözcük oyunlarına.
Neyse konuyu dağıtmayalım, gelelim şu “ben”lerin ettiği oyuna. İyisiyle kötüsüyle bir sürü ”ben”e sahip olduğumu farkındayım. Belli bir yaşa kadar iyi benlerin illüzyonuna kaptırmıştım kendimi, sonra da bozuk plak gibi kötü benlerin. Hâlâ ikisi arasında gelgitlerim devam ediyor fakat sanki aralarındaki uçurum gün geçtikçe kapanıyor gibi hissediyorum. Bu yanıltıcı bir his olabilir. Çünkü o kadar uzaklaşmışım ki onlardan, sesini duymakta güçlük çekiyorum. ”Şifacılık“ eğitimlerimde pandülle tanıştım. Onunla ilişkimi ne kadar ilerletirsem sezgilerimle de o kadar temasta kalabileceğime dair bir inanç geliştirdim. İşe yarar mı göreceğiz inşallah hep birlikte, ömrüm yeterse tabii.
Ömür dediğin nedir ki demeyin; çok kıymetliymiş gerçekten. Yeni yeni kavrıyorum ya, belki de ondandır bu kadar telâşım. Kim bilir! Kusursuz sağlığım için ayak işlerini yaparken yorgun düştüm şu sıralar. Merak etmeyin yaklaşan bayramı da düşünerek ayrıntılara girmeyeceğim. Sadece başlık yerini bulsun diye belirtmek istedim, işte bu ayak işlerini yaparken tanıştım “Kraliçe Bilinçlilik”le. Benden ayrı bir parça sanmayın lütfen. Benim dört- beş yaşlarımdaki hallerimden biri. Yani “ben“ değil. Biliyorum kafanız karıştı, benimki de. Yine inşallah yola devam edersek birlikte düğümler çözülecektir bir bir.
Gelelim dört- beş yaşlarımdaki hallerimin bazılarına. Sağlıkla ilgili otoritelere karşı bir isyanım varmış o zamanlarda da. Neye karşı yokmuş ki... Her neyse konuyu dağıtmayalım, odağımız sağlıkta kalsın. Aynı evde yaşadığımız rahmetli babaannem ebe- hemşireydi. Koca koca iğneleriyle dolaşırdı ortalıkta. Benim de o günlerde baş gösteren bazı sağlık sorunlarımın tedavi uzmanıydı zorla da olsa. Siz anladınız beni. Bugün de zaman zaman nüksediyor o rahatsızlıklar. O günlerde rahmetli babaannem üzerinden işleyen isyanlarım, itirazlarım; bugün yine sağlık personeline itiraz ve isyanlarımla sürüyor. Doğru yanlış diye etiketlemeden paylaşmaya özen gösteriyorum şu an.
Olay geçenlerde kullanmak istemediğim bir ilâç üzerinden peyda oldu yine. Daha önceleri de böyle durumlarla karşılaştım ufak tefek ama bu çok sert geldi bana. Belki o kadar sert olduğu için de bu kadar silkeleyeci oldu. Bilmiyorum, araştırıyorum. Lafı çok uzattım ama yazmakta zorlanıyorum o yüzden. Profesyonel kovdu beni, çocuk gibi davranıp şımarıklık yapacaksanız sizinle zaman harcayamam dedi. “İncindiğimi” söyleyince tavırları yumuşadı ve bence özür anlamına gelecek ufak jestler yaptı bana. Şimdilik ilişkimiz sürüyor. Karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile. Altmış altı yıldır bu bedenin içinde yaşayan benim. Dolayısıyla geç de olsa bu bedenin de sorumluluğunu alıp son sözü söyleyecek olan benim. Tabii, en son söz de Yüksek Gücümün. O ne söylerse hayrıma söyler inancım var; inşallah bu inanç da imâna dönüşür sevgiyle, kolaylıkla ve neşeyle en kısa zamanda.
Bu süreçte hep aklıma gelen ama doğru dürüst anımsayıp dile dökemediğim bir alıntıyla yazımı bitirmek istiyorum. Bitireceksen bitir kızım, ne diye bunu belirtme ihtiyacı duyuyorsun ki ikide bir; diyenlerinize yanıtım:
-Alışkanlık
Diyebilirim. Bazı şeylerin açıklaması yapıldığında eylemi karşılamayabiliyor. Tıpkı Çekirge ve Kırkayak diyoluğunda olduğu gibi:
Çekirge yolda karşılaştığı Kırkayağa sormuş, nasıl böyle güzel dans ediyorsun kırk ayağın olduğu halde. Ben iki ayakla beceremiyorum demiş. Kırkayak böbürlenerek tarif etmeye kalkmış nasıl yaptığını ama anlatamamış. Çünkü o onun en güzel alışkanlığa dönüşmüş yeteneğiymiş. Hatta çekirgeye tarif edeyim derken nerdeyse en güzel yeteneğini yapamaz hale gelmiş.
Öyleyse zaten hepimizin içinde var olan bize özel yaratıcı ateşimizin gürül gürül yanması dileğiyle teşekkürler.