Masal Anlatıcılığı ile ilgili temel eğitimlerinden sonra hocamızın tek söylediği şey; “Deneyim şart, o yüzden anlatacaksınız, anlatacaksınız! Yoksa bilgi yükü edinmekten başka bir işe yaramaz aldığınız eğitimler.” Dedi demesine de baştan öyle zorlandım ki bu konuda yardım istemeye.

Bana rağmen, ayağıma köstek olan o kadar çok inancıma rağmen eyleme geçtim. Ben eyleme geçtikçe baktım ki kapılar açıldı da açıldı. Şükürler olsun! Bedava gittiğim için rağbet gördüğünü söylese de beni aşağıya çekmeye çalışan iç sesim, ona ‘ kes sesini ‘ dedirtecek geri bildirimlere sarıldıkça kendime olan güvenim yavaş yavaş baş vermeye başladı. O yüzden bu çalışmalarla ilgili özendirici bir yazı yazmak geldi içimden. Hocamız da kaynağını belirttiğimiz sürece verdiği her türlü bilgiyi kullanma hakkına sahip olduğumuzu söyledi.

İşte size bana şevk veren bir dersin notlarından alıntı geliyor:

“Bizim dışımızda duyusal bir dünya var ve dünyanın sesleri, görüntüleri, kokuları tatları ve duyular aracılığıyla algılayan zihnimiz var. Biz dünyayı algılarken hep zihnimizin filtresinden geçip algılıyoruz. Zihin sürekli ayırır ve yorum yapar. Dış dünyaya açılan bir pencere var, pencere ne kadar kirliyse zihin o kadar yorum yapar. Çamurlu pencere dış dünyadan uzaklaşmamızı sağlar bu nedenle bu çalışmalar pencereyi silmemizi sağlar, saf bakışta pencereyi silme ritüeli.  Kaynağımıza geri dönmeye çalışıyoruz.

Otobüste giderken sadece bir duyunuza odaklanıp örneğin seslere, gidebilirsiniz. Bu da saf bakışın içinizde uyanmasına neden olacaktır.

İkilik kinini içimden atıp

Özde ben bir insan olmaya geldim

Aşık Nimri Dede

İşaret ettiği şey birlik ilkesidir. Bir olma hali, iki var bunu yaratan zihin var bir de bunu aşabilen akıl ve sezgi var. Zihnin labirentinden çıkıp daha derin sezgisel alana geçebilmeye niyet ediyoruz. Betadan alfaya doğru yaklaşmak, bütün bu çalışmaların amacı ikilik kinini aşmaya çalışmak. Saf bakışın bizi davet ettiği yer de burası.

Hint mitolojisinde kocaman bir ağaç var, kocaman bir ağaç ve bu ağacın alt dallarından birinde bir kuş var, bu kuş yuvasını yapıyor ve tüm dünya işleriyle uğraşıyor. Yavrusunu besliyor, yumurtaya oturuyor, yavrusu çıkıyor ona yiyecek buluyor, ötüyor, uçuyor, yuvasını yapıyor, kuşun gündelik telaşı. Ağacın alt dallarından birinde birinci kuş bu. Onun daha üst dallarından birinde bir kuş daha var o hiçbir şey yapmıyor, hiçbir şeye karışmıyor o sadece alttakini seyrediyor. Sadece bakıyor, ona nazar atıyor. 

Şimdi bu kuşlar ne ola ki?

Ağaç biziz, ağaç axis mundidir evrenin merkezi, her insan da bir akstır, axis mundidir. Kendi evreninin merkezidir, iki dünyayı bir ettiği için, ikilik kinini içinden atabildiği için. Bu iki kuşta bizim bilincimizin iki farklı mertebesi, birinci bilinç mertebesi dünya işlerini yapan, eylemde bulunan, ikinci bilinç mertebesi ise sadece beni seyreden bir mertebe var, hiç eylemde bulunmadan seyreden o da üstteki kuş.

Nefes alan ve nefes alanı seyreden biri var, bir düşünen ben var, bir de düşündüğünü düşünen ben var. Çok kolay o yüzden çok zor. Saf bakışı yani üstteki kuşun bakışını uyandırmaya çalışıyoruz. 

Kendi kahramanının yolculuğuna başlamamışsan, marifetini bulmamışsan gerçekten bu mudur yaşamak?

Tezer Özlü diyor, “Kimin ağzından hangi cümle çıkıyorsa aslında kendisi duymak istiyordur.”

Alıntıyı notlardan kes- yapıştır yaptığım için lütfen hatalara odaklanmayın derim. İşin kolayına kaçtım belki de ama bence önemli olan içeriği. Malûm not tutmak zahmetli iş.

Nazlı Çevik Azazi hocamızın “Hikâye Anlatıcısının Saf Bakışı“ eğitimlerinden birinde altını çizdiği bu örneklemeler bana çok iyi geldi. Çeşitli şekilde karşıma çıkan bu örneklemelere zaman zaman rastlasam da ayrıntılarda gizli ipuçları bana bir “Aha” anı( bu da yeni duyduğum bir tabir) yaşattı. Umarım uygulayabilenlerden olurum. Çünkü kendi içimde ne kadar tam ve bütün olabilirsem o kadar güzel masallar anlatabileceğime inanıyorum. Öylesine sihirli bir dünya ki bana iyi geldi. Umarım bana iyi geleni, iyi gelebilecek olanlarla buluşturabilirim.

Ben olurum olmam ama şunu samimi bir şekilde belirtmek istiyorum; nerede bir masal atölyesi bulursanız hemen dalın. Hele benim gibi çıplak hakikatler size ağır geliyorsa inanın o süslü püslü dünya er ya da geç size hakikati gösterecektir, üstelik çok da canınızı yakmadan, alıştıra alıştıra. Tabii bu benim inancım. Siz de deneyin bakalım hiç olmazsa bir gün yollarımızın kesişebileceği umudunu taşıyayım ben de.

Birden manipülasyona mı kayıyor iş diye işkillendim. Sözün bittiği yerde hikâye anlatılırmış. Öyleyse diyelim ki şimdi hikâye başlığı altında masal anlatma zamanı. Teşekkürler.