Sevgili virüs; biz hiçbir şekilde dikkât etmiyoruz, hiçbir kurala uymuyoruz, birbirimizle iç içe, dip dibe, iyice sokularak ve hatta nefeslerimizi üfleye üfleye sosyal alanlarımızda dolanmaya devam ediyoruz ama sen yine de bize dokunma!..
Her yerde kurallara uyulmadığından, bu kadar rahat olunduğu için, hiç korkulmadığı, gerçekten ne olabileceğinin ve tehlikenin farkında olunmadığının propagandasını yaparken, o alışveriş merkezi senin, bu alışveriş merkezi benim geziyoruz ama sen yine de bize dokunma!..
Ev gezmelerinden geri durmuyoruz, yeni açılan yerlere bir göz atıveriyoruz, toplu taşıma araçlarında maskemizi takmaya bile üşeniyoruz, kafelerde oturup biraz kafa dağıtıyoruz, bir şey anlatırken birbirimizin dibine dibine giriyoruz, birileri çocuklarına bile sarılamazken, biz arkadaşlarımızla yanak yanağa özçekim yapıyoruz, ellerimiz hep birleşik, –yüreklerimiz uzak ama bunu göz önünde bulundur lütfen- ellerimizi günde birkaç kez yıkamanın yeterli olduğunu düşünüyoruz, kimseyi uyarmaya kalkışmıyoruz, - o denli saygılıyız birbirimize, o açıdan- duşumuzu almasak da olur diyoruz, ama sen yine de bize dokunma!..
Maskemizi koruma amaçlı takmak yerine, gerçek yüzümüzü gizlemek için kullanıyoruz, dezenfektan da neymiş, kullanmaya bile tenezzül etmiyoruz, her yere dokunuyor, herkesin dokunduğu her şeye mutlaka bir de biz iz bırakıyoruz, asansör de altı kişi yazıyor ya biz de tam altı kişi biniyoruz, -yanlış anlama, asla birbirimizle temas etmiyoruz- kesinlikle tokalaşmıyoruz, sadece kulaktan kulağa fısıldaşıyoruz, hastanelerde aramızda bir koltuk boş kalması gerektiği uyarısı var ama biz ayakta kalamayacak kadar yorgun olduğumuz için o koltuğu da dolduruyoruz, arkadaşlarımızı uzun zaman görmemişiz e tabi kucaklaşıyoruz ama kesinlikle ellerimizle dokunmuyoruz, bu yüzden bize dokunma!..
Maskemizi kesinlikle takıyoruz, bileğimizde bileklik olarak da hoş duruyor, dirsek üzerinde kolluk olarak da kullanabiliyoruz, çenemizin altında farklı bir aksesuar oluyor ve ağzımızı kapatsak da kesinlikle burnumuzu dışarıda bırakıyoruz, güzel ve biçimli burnumuzu her şeye sokarız ama maskenin içine asla sokmuyoruz ki, güzelliğiyle dikkât çekiyoruz, elimizde dezenfaktan günde bir kez kullanıyoruz, çok sağlıklı oluyor, sağlık bakanımızı dinliyor ve artan vaka sayılarına her gün şaşırıyoruz, o kadar dikkât ediyoruz ama birileri demek ki hiç dikkât etmiyor diyoruz, çocuklarımızı parkta geniş geniş oynatıyoruz, birbirleriyle haşır neşir olurken biz de anneler olarak dip dibe bir güzel dedikodu yapıyoruz, düğünlerimizi de ihmal etmiyoruz, halayda kesinlikle el ele tutuşmuyoruz, omuz omuza halay çekiyoruz. Maskemizle birbirimizi duymadığımız için ağzımızı karşımızdakinin kulağına bir iyice dayayıp, derdimizi anlatıyoruz... Ama sen yine de bize dokunma!..
Çok sıkılıyoruz, piknik alanlarına gidip, herkesin dokunduğu, değdiği ve kullandığı masalarda biz de bir güzel hakkımızı kullanıyoruz, e çeşmeye de fazla ihtiyacımız olmuyor, parmak uçlarımızı yıkıyoruz yeterli geliyor, dışarıdan eve gelince her yere güzelce bir dokunup, ondan sonra ellerimizi yıkıyoruz, e havalar da çok sıcak, denize giriyoruz, özellikle herkesin olduğu yerlerde giriyoruz ki, samimi bir ortam oluşsun istiyoruz... Ama sen yine de bize dokunma!..
Yani sevgili virüs; biz her konuda çok dikkât ediyoruz, uzmanların söylediği her şeye anlattığım gibi harfiyen uyuyoruz, zaten havalar da çok sıcak bu aralar, sen bir zahmet ölüver de biz de bunca zahmetten kurtulalım. Gördüğün gibi, biz çok bilinçliyiz, sen ne kadar kalmak için diretsen de, bizler el birliğiyle seni yeneceğiz...
Hoşça kal sevgili virüs, biz bu kadar dikkâtle korunurken, sana gitmek düşüyor sanırım... İstenmediğin yerde, bu kadar canla başla seni göndermeye çalışan insanların arasında durmayacağına inanıyoruz...
Emine Özel Summak