Çalışma hayatının, işverenler, yöneticiler ve çalışanlar için önemli zorlukları barındırdığı herkesin malumudur. Sorunlar, yasal düzenlemelerin yanı sıra bilinç düzeyinin artması ile de azaltılabilir. Bizler de toplumsal bilinç oluşturarak sorunlara dikkat çekmek ve bu sorunlara ilişkin çözümler geliştirmeye çalışan bir sivil toplum örgütü olarak çalışma hayatına katkı sağlamaya çalışmaktayız. Faaliyetlerimizi; siyasi çatışmalardan kesinlikle uzak, mevcut imkânlarla insan ve ülke temelli bir çerçevede çok yönlü olarak yürütmekteyiz. Kuşkusuz insan ve ülke için, çok sayıda fedakârlar olduğunu memnuniyetle biliyoruz. Fedakârlık örneklerinden biri de Mobbing Eğitim Yardım Araştırma Derneği’nin (MEYAD) çalışmalarıdır.
İşletme kurmak, büyük sermaye gerektirir. Kurulan işletmeyi sevk ve idare etmek ise tecrübe ve emek ister. İşletme sahiplerinin sermayelerini üretime yönlendirmeleri ve ülke için istihdam oluşturmaları nedeniyle birer kahraman olarak gördüğümü özellikle belirtmek isterim. Bu kahramanların başarılı olması ortak arzumuzdur. İşletmeye ve işe uygun yönetici seçimi ile çalışan istihdamının titizlikle yapılması başarı için çok önemlidir.
Ülkemizdeki işletmelerin önünde engeller olmakla birlikte alanımız ile ilgili önemli gördüğümüz bir sorunu vurgulamaya çalışacağım. Kurumsallaşamamak! Yönetim organizasyonu, şeması, doğru yönetici ve çalışan istihdamı gibi sorunlar iyi yönetilmediği takdirde karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hal alır. Duygusal akrabalık gibi ilişkilerle yönetici atamaları veya çalışan istihdamı bu sorunu körükleyen etmenlerden biridir. Diğer bir sorun ise; iş ya da görev tanımlarının olmaması veya eksik olmasından kaynaklandığını gözlemleyebiliriz. Yetki ve sorumluluk sınırları, iş ve görev tanımları net, açık ve anlaşılır olmalıdır. Karmaşaya asla fırsat vermemelidir. Bu tanımlamalar kutsal metin gibi görülmemeli, ihtiyaç halinde elbette ki güncellenerek yola devam edilmelidir.
Yönetici, işletmenin lokomotifidir. Bu nedenle bilgisel donanım, yönetici için tek başına bir ölçüt olmamalıdır. Kişilik ya da başka bir deyişle karakterli de olması gerekmektedir. Aksi takdirde işlerini kimi zaman bilgisizlik, kimi zaman da kültürel alışkanlıklar nedeniyle; tehdit, sindirme veya farklı zorbalıklarla yaptırmaya çalışacaktır. Her ne kadar işsizlik sorunu ve bilinçsizlik nedeniyle çalışanlar bunu sineye çekmek zorunda kalsalar da mutlaka patlak verecektir. Çünkü bu bir insan hakkı ihlali olduğu gibi, iş verimine, üretim hedeflerine ve kalitenin de düşmesine yol açmaktadır. Yöneticinin görevi olumsuzluklara yol açması değildir. Çözüm için başka yerde çare aramaya gerek yoktur! Empati ile yaklaşıldığında sorunların önemli bir bölümünün çözülmüş olacağı görülecektir. Vurgulamak istediğimiz şudur; “bana hakaret ile talimat verildiğinde ne hissederim? Bana sevgiyle ve saygıyla açık ve net talimat verildiğinde neler hissederim?” şeklinde düşünerek görevlerini yerine getirmelidirler. Bu konuda yapılmış çok sayıda araştırma bulunmaktadır. Zorbalığın asla başarı getirmediğini biliyoruz. Sevgi, saygı ve en önemlisi değerli olarak görme, çalışanların işletmeye ve işine bağlılığını, sahiplenmesini, daha çok ve kaliteli iş çıkaracağı bilinmektedir.
İşletmelerin küçük, orta veya büyük ölçekli olması durumunda da aynı ölçütler geçerlidir. Duruma açıklık getirmesi amacıyla bir hikâye ile açıklayalım. “Bir baba oğluna bir çuval dolusu çivi verir. Her sinirlendiğinde bahçe kapısına bir çivi çakmasını ister. Bir günde kapıya 37 çivi çakmıştır. İlerleyen haftalarda çocuk kendisini kontrol etmeye başlar. Kapıya çakılan çivi sayısı da azalmaya başlar. Bu işlem, çocuğu rahatlatmış ve nihayet çivi çakmaya gerek kalmayacak hale gelmiştir. Bunu gören baba, çocuğa her gün bir çiviyi sökmesini ister. Uzun zaman sonra kapıda çivi kalmamıştır. Babası, çocuğunu düzeldiği için kutlar. Çok önemli şu sözü söyler; her kalbini kırdığın insanda bu kapıdaki yaralar gibi etki oluşturur. Özür dilesen bile o yaralar tam kapanmaz ” der. Hikâyede olduğu gibi çalışanlarımıza yaptığımız her haksızlık, incitici veya onur kırıcı davranış, yaralara yol açar. Açılan yaralarla çalışandan verim, işletmeden de başarı beklenebilir mi?
Birer sanatçı olan işveren ve yöneticiler, senfoni orkestrasının şefi gibidirler. Salladıkları çubuğun ritmine göre ahenkli ve hoş bir ses veya dinlenilmeyen bir cazırtı oluşturabilirler. Etkili bir sanatçı olunabilmesi için şu öneriler katkı sağlayabilir diye düşünüyorum.
Size davranılmasını istediğiniz gibi davranınız.
İşyerinde güven ortamı sağlanmalıdır. Çalışanlar arkasını kollayarak enerjilerini harcamamalıdır.
Doğru ve yerinde yetki devri yapınız.
İşleri kolaylaştırın, zorlaştırmayınız.
Saygılı davranarak çalışanlarınızın kendilerini değerli hissetmelerini sağlamalısınız.
Şeffaf, tutarlı ve hesap verilebilir olunmalıdır. Ödül ve cezada ise adil ve tutarlılık çok önemlidir. İyi bir lider istisnalar dışında cezalandırma odaklı olamaz, olmamalıdır.
Başarıyı ve itibarı paylaşıp, başarısızlığı üstlenmelisiniz.
Çalışanları, sorunları olsun veya olmasın dinlemelisiniz (Birlikte yemek yerken sohbet etme, çay içme veya özel zaman ayırarak dinleme gibi).
Her çalışan tarafından (açık kapı sistemi) ulaşılabilir olunmalıdır.
Hatalar, ulu orta asla eleştirilmemelidir. Birlikte çay içerek, bu hatayı sizden beklemiyordum. Yardımcı olabileceğim bir sorununuz var mı? Çözelim gibi olumlu yaklaşım sergilenmelidir.
Etkili bir lider olarak öncü, örnek ve hevesli olunmalıdır.
Ülkemize ve insanlarımıza değer üreten etkili liderlere ve çalışanlara selam olsun.