Sözlük anlamıyla adalet, hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi anlamına gelir. Haklı ile haksızın ayırt edilmesi adaletle sağlanır. Adaletle kişi kendisini  güvende hisseder. Adalet kavramı temelde hukuk kurallarına uygunluğu içerir. 

Kişi düşüncesini ifade ederken, karşısına çıkan sorunlar karşısında adalet çerçevesinde haksızlıkların giderileceğinden emin olmalıdır. Demokrasinin mihenk taşı, olmazsa olmazı, düşünce ve  ifade özgürlüğüdür. Tek seslilik değil, çok seslilik esastır. Yani "tek" çi bir yapıyla demokrasiyi yaşatmak, geliştirmek mümkün değildir.

Demokrasinin ve düşünce özgürlüğünün neredeyse yok edildiği  bir dönemde, iktidarın yanlış uygulamalarını yazan, çizen  gazetecilerin  cezaevine atılmasından tutun da, baroların bölünmesine karşı çıkan avukatlar sokaklarda dövülürken kamuoyuna yansıyan görüntüler, Kadın cinayetlerinin bu kadar ayyuka çıktığı ve ülkemizin kangrenleşen sorunlarının çözme noktasındaki yetersizliği AKP iktidarı döneminde insan hakları ihlallerinin bir görüntüsü değilse nedir?...Ya da 18 yıldır istediği yasayı istediği zaman geçiren güce sahip bir iktidarın başarılı olduğunu söyleyebilir misiniz?...

Veyahut  aylardır Atama bekleyen ENGELLİ gençlerimizin sorunlarından tutun da Türkiye'de Çiftçisiyle, işçisiyle, öğrenciyle, esnafıyla, sanayicisiyle, gazetecisiyle, hukukçusuyla, demokratik kitle örgütleriyle, siyasi partilerle ve kısacası toplumun  her kesimiyle çatışan bir iktidar halka  ne kadar Güven verebilir?....

Tüm bu sorunların cevebını ilerleyen zamanda hep beraber  göreceğiz...

Her zaman olası bir erken seçimi konuşmaktansa sorunlarını bitirmiş bir ülke olmayı yeğlerim.

Adalet mekanizmasının doğrudan siyasi iktidarın kontrolüne girmesi  demek yasalara  dayanarak  savunma olanağını yok etmektir. Bugün ülkemizde avukatların bile hak arar  duruma düşürülmesi, hak ve özgürlüklerin nasıl  işlenmez hale geldiğinin somut, aynı zamanda acı bir ifadesidir.

Sadece kendilerini ve yaptıklarını önemseyen özgürlük ve demokrasiyi salt kendisi için isteyen,  bunu bir  araç için kulanarak, bizden olmayan, bizim gibi  düşünmeyen her fikir ve hareketi yok sayarak demorasiyi geliştiremeyiz, büyütemeyiz. Hiç bir güç  demokrasinin üstünde olmamalıdır.

Demokrasiyi içselleştirmeyen bir ülke, bir millet özgür olabilir mi, gelişebilir mi? Bir ülkede adaletin  boğazı sıkılırsa millet nefessiz kalır.

Bildik bir anektod paylaşmak istiyorum; 

ADALET ÖLDÜ!...

Çok eski yıllarda İngiltere'de bir gelenek varmış.

Sıradan bir vatandaş öldüğünde kilisenin Çanı bir kez çalınıp  herkese duyurulurmuş.

Bir asil öldüğünde iki kez, Kral öldüğü taktirde ise dört kez çalınırmış.

Günün birinde,herkesin hak aramak için sığındığı mahkeme, bir vatandaşı haksız yere mahkum etmiş...

Ve Kilisenin Çanı tam beş kez çalmış. Ahali merak içinde   kalıp Papaz'a koşmuş:

"Ey Papaz Efendi, Kraldan daha önemli biri var mi ki o ölünce Çan beş  kez çalsın?..."

Papaz yanıt vermiş:

"Kraldan daha önemli bir şey var!..

Adalet öldü." Demiş....

Hukukun üstünlüğünün  hayata geçtigi, Yargı'nın tam bağımsız olduğu, herkesin sadece kendisi için değil başkaları içinde adalet isteyip uyguladığı bir ülke diliyorum. Adaletle kalın!....

Fatma Ulubey