Her beş yılda bir önümüze sandık geliyor. Ahali de kentini, mahallesini ve köyünü yönetecek kişileri seçiyor.
Demokrasi galiba tam da bu olsa gerek. Sandığın cazibesi burada yatıyor. Beş yılda bir halka soruluyor, kendisine sunulan adaylardan hangisini seçmek istiyorsa mührü o kişinin adının yazdığı yuvarlağa basması bekleniyor.
31 Mart 2024 günü yapılacak mahalli idareler seçimleri belki en ilginci, en sürprizi ve en beklenmedik sonucu verecektir. Çünkü bundan önce 12 belediye başkanlığı seçimi yapılmış 13 üncüsü için halk sandık başına gidecektir. Bundan önceki seçimlerin hiç birisinde böylesine bir deprem felaketi yaşanmamıştı.
Hiçbir bilimsel yöntem, anket, araştırma bu seçim sonucunu kestiremeyecektir. Bundan altı ay önce yapılan seçimde seçmen psikolojisi/davranışı tüm bilimsel verileri alt üst etti. Bazen doğal felaketler, sıra dışı olaylar, ekonomik krizler ve savaşlar seçimleri ters yüz edebilir.
Mayıs 2023 seçimlerinde AKP’nin dört mebus çıkaracağını hiçbir bilimsel araştırma göstermiyordu. Ama sonuç dört milletvekili AKP, bir milletvekili CHP şeklinde oldu. Demek ki sosyolojik olaylar o andaki toplumun psikolojisi oy verme davranışını doğrudan etkileyebiliyor.
Seçmene ve sandığa saygı duymak hepimizin görevidir. Hiç kimse ama hiç kimse halktan, vatandaştan, seçmenden daha üstün, daha büyük değildir. Aksi halde toplumun hepsi veya çoğu yanlış yapıyor sonucu çıkar ki bu da istatistik bilimine aykırı olur.
Seçmen daima doğru karar vermiştir, oy alamayan aday veya parti ya da lider önce kendine sormalıdır. Ben neden seçimi kazanamadım?
Buradan hareketle dört ay sonra sandık yine geliyor.
Ahali oy vereceği adayda nasıl bir özellik arıyor? Oy verme davranışı parti ve onun lideri ile doğru orantılı mıdır? Tüm bu soruların cevabı 31 Mart 2024 günü ortaya çıkacaktır.
Aslından bu seçim öyle çok da büyüttüğümüz gibi hayat memat meselesi olmamalıdır. Hayat devam ediyor. Binlerce insanımızı kaybettik, konutlar ve işyerleri yerle bir oldu. Kolay değil çabucak biteceğe benzemiyor.
Seçmene şu soruyu sormanın tam da zamanı geldi. Siz kenti yönetecek kişinin bu işe sevdalı, eğitimli, dürüst, ehil ve işini iyi yapan birisinin mi olmasını istersiniz? Yoksa benim oğlumu işe alsın, kızımın tayinini yapsın, hastamla ilgilensin, cenazemde ve düğünümde yanımda olsun hatta arada bir doğrudan teminle bana ihale versin, ekmeğimi büyüteyim şehir beni çok da ilgilendirmiyor diyenlerden/düşüncesinde misiniz?
Aslında virane olmuş Adıyaman halkının vereceği cevap bu iki soruda saklıdır. Bunun üçüncü bir şıkkı yoktur. Ya evet, ya hayır. HAVET şeklinde bir cevap olmamalıdır.
Bir başka soru. Oy vereceğiniz mevcut başkanın yine seçilmesi için acaba geride kalan dev hizmeti, eseri nelerdir? Aklımızda ve gözümüzde hangi hizmetlerini dile getireceğiz? Eğer böyle bir eser ve hizmet varsa sorun yok, devam edelim, yine seçelim ama yoksa neden başkanı değiştirmeyelim ki?
Ünlü filozof Platon; seçimle işbaşına gelecek kişilerde bulunması gereken özellikleri şu şekilde sıralamıştır.
1- Ehliyet ve liyakat sahibi olmalıdır.
2- Göreve talip olduğu makamdan elde edeceği gelire ihtiyacı olmamalıdır.
3- Bahsi geçen görevi kendisi değil o yörenin ahalisi istemelidir.
Sakın yanlış anlaşılmasın bu özellikleri ben değil okuduğum “devlet” isimli kitapta yazıyor. Antik Yunandan beri bu böyle gelmektedir.
Adıyaman’ın yeni imarı, yeni şehir estetiği, altyapı eksikliği, konut ihtiyacı gibi herkesin bildiği konuları burada tekrar belirtmenin bir anlamı yok.
Belediye başkanlığı görevi/makamı seçimle iş başına gelinen bir kamu görevidir. Süresi bitince görevi de biter. Hukuk dışında bir iş yapanın elini keserler. Mesele herkesin bildiği sorunların dışında başka sorunlarımızın ne olduğunu, nasıl çözüleceğini, hangi kaynakla halledeceğini, ne kadar sürede bitireceğini ve hangi kadro ile yapacağını bize anlatan ve seçmeni ikna edecek bir babayiğit arıyoruz hep birlikte. Bu kişinin inanın partisi de önemli değil.
Bir şehir efsanesidir gidiyor. İktidarda olmayan belediye hizmet alamaz. Külliyen yalan. Adıyaman’da yedi belediye CHP’li. Buralarda su mu eksik? Yol mu eksik? Çöp mü toplanmıyor? Her türlü belediye hizmetleri hem de daha iyi bir şekilde yürütülüyor.
Bu şehir ehil olmayanlara emanet edilecek kadar ucuz değildir. Bu enkazı kaldırmak her bir Adıyamanlının görevi olmalı. Zaman tam da bu zaman.
Unutmayınız ki toplumlar layık olduğu şekliyle yönetilirler. İnsan kaynağımız var, cesur politikacılar var, yeter ki halk üzerine düşeni yapsın. Benim bir oyumla ne olur ki demeyiniz. Bir oy ile kazanılan çok il belediyesi var.
Bir hayalim var. Adıyaman’ı yönetmeye talip tüm adayların hem kapalı salonlarında hem de canlı yayın ekranlarında, halkın önünde aynı anda hep birlikte tartışma programı yapmalıdırlar. Böylece halk kime oy vereceğini daha iyi bilecektir.
Dr. Adnan AĞIR