Naif Karabatak

 

Adıyaman kadar başına taş düşse!

 

Spor yapmayı sevip, spor programlarından haz etmeyen birisi olduğumdan Beyaz TV’de yayınlanan tartışma programı hakkında da en ufak bir bilgim yoktu. Ta ki, dün akşamüzerine kadar…

Tavsiye üzerine Beyaz TV’nin ilgili linkinden tartışma programını izledim ve şok oldum.

Bazı insanları anlamakta zorlanırız…

Yahu tartışma konunuz neyse onun üzerinden esip gürleyin, araya serpiştireceğiniz örnekler, elle tutulur olsun.

Hiç kimse size demesin, “biz ne diyoruz, o ne diyor?” diye…

Ya da, “ben diyorum Çanakkale Boğazı…

Tartışma programlarında ipin ucu kaçabilir, dilin freni tutmayabilir ama konuyla alakasız örneklerle inciteceğiniz kitleleri hesap etmeniz gerekir.

Mevzu Trabzonspor Kulüp Başkanı Sadri Şener’in densizliği…

Sadece o değil elbet bir de kulübün yöneticisi Hasan Yener’in (Adıyaman ağzıyla) yavanlığı…

Sanki şike yapan Adıyamanlılarmış, sanki Trabzonspor’a ceza veren Adıyamanlılarmış gibi, örneklemesi, Adıyaman’dan oldu.

Trabzonspor aleyhine karar veren kararı eleştirirken, “Sanki Adıyaman Hukuk Fakültesi’nden mezun” diye küçümsüyor.

Küçümseyene bak, Adıyaman’da Hukuk Fakültesi bile yok!

Bilgisizlik, cehalet, önyargı, bir halkı küçümseyecek kadar kendisini bir şey sananların düştüğü acı tablodur.

Sonra kulübün yöneticisi kendisini Kaf Dağında görüyor olmalı ki, “Sanki biz Adıyamanspor Teknik Direktörüyüz” diyor…

Buradaki Adıyaman’ı kaldırın, Kahramanmaraş’ı koyun, Samsun’u yerleştirin, hatta Trabzon’u, Mersin’i, Antalya’yı, İzmir’i…

Hiç fark etmez…

Konuyla hiç alakası olmayan, uzaktan yakından ilgisi bulunmayan bir kenti, haklılığını ispat etmek için küçümsemenin ne anlamı var?

Trabzonspor, Anadolu’nun bir takımı ve sırf bu nedenle Anadolu’da “sevgiyle” karşılanan bir spor kulübü var.

Şener ve Yener’in densizliğiyle bu da gidecek.

***

Hani bir hikaye var bilir misiniz?

Odunculukla geçinen bir adam, her gün kestiği odunları şehre getirip satar, nafakasını temin edermiş.

Tabii bu adam, Sadri Şener veya Hasan Yener kadar “bilgili” değilmiş elbet, ne okul, ne tahsil, ne eğitim, ne de spordan anlamazmış…

Yine kestiği odunları şehre götürmeye hazırlanırken yorgun argın bir adamla karşılaşmış.

Adamcağızın adım atacak takati kalmamış.

Selam kelamdan sonra ne iş yaptığını sormuş. Adam, odunları kestiğini, yükleyip şehre götüreceğini, satıp nafakasını temin edeceğini söylemiş.

Yorgun olan yolcu ise daha fazla yürüyemeyeceğini düşünerek, eşek sırtında şehre gitmeyi planlamış.

-Bir eşek yükü odundan ne çıkacak ki, kaç para kazanacaksın?

Adam 50 lira kazanacağını söyleyince;

-Çok yorgunum, adım atacak mecalim kalmadı. Odundan kazanacağın elli lirayı sana vereyim, beni şehre götür, demiş.

Adam, düşünmüş teklif güzel ama “ya odunum ne olacak?” diye sormuş.

Adam odununa bir şey olmayacağını, 50 lirayı kazanacağını, odununu da bir dahaki gün kesme yorgunluğuna katlanmadan götürüp satacağını anlatmaya çalışmış, boş yere…

Adam , “tamam demiş, seni götürürüm ama ya odunum?

Adam bir kez daha anlatmış, bir kez daha, bir kez daha ve her seferinde adam teklifi kabul ediyor, götürmeye razı oluyor ama “ya odunum” demekten de geri kalmıyormuş…

Tıpkı Sadri Şener ve Hasan Yener gibi…

Ercan Saatçi ve Rasim Ozan Kütahyalı’nın bir Adıyamanlı gibi “ne istiyorsunuz Adıyamanlılardan?” çıkışmasına rağmen anlamıyorlarmış.

Ne dediğini anlıyor, ne denilenin farkına varmıyormuş.

Çünkü odun kafalıymış…

Ağzından çıkanı duymayan bir kulağa sahipmiş…

Sonra ağzından çıkanı yorumlayacak bir beyne de sahip değilmiş…

Ve elbette ki, kendilerini “ulaşılmaz” bildiklerinden, kendileri dışındaki herkesi küçümseyecek yığınlar olarak görüyorlarmış…

Anlamıyormuş, çünkü ülkesini ve insanlarını tanımıyormuş.

Anlamıyormuş, çünkü Adıyaman’ın nerede olduğunu bilecek en ufak coğrafi bilgiye sahip değilmiş.

Anlamıyormuş, çünkü Adıyaman Üniversitesi’nin 2006 yılında kurulduğunu ve henüz Hukuk Fakültesi’nin oluşturulmadığının farkında değilmiş.

Yine anlamadığından, Adıyaman’daki esnafların “Hukuk Fakültesi Binası” yapmak için elbirliği ettiğinden de habersizmiş.

Yani Trabzonspor Başkanlığına yükselecek kadar büyüyen(!) Şener’in aksine, Adıyaman’da “eğitime” verilen önemi kavrayan küçük(!) esnaflar var…

İster Şener, ister Yener olun, toplumunuzu horladığınız, aşağıladığınız oranda bir değeriniz olduğunu unutmayın…

Bu söylediklerinizi rahmetli ninem duysaydı, inanın bütün kızgınlığıyla; başınıza Adıyaman kadar taş düşsün e mi? diye çıkışırdı.