Barış süreci kapsamında “Akil” adamlar görevlendirildi. Bunlar yedi bölgede, yedişerli takımlar halinde “önce bizi dinleyin, gerisini merak etmeyin” ritüelinde “vaazu nasihat” ta bulunacaklar.
Güzel fikir tabii… “Analar ağlamasın, karalar bağlamasın” özdeyişine de uygun düşüyor. Zaten bende bu faaliyeti moda deyimle “çok tutmuş” bulunuyorum. Çünkü böyle akıllı insanlara çoook ihtiyacımız olduğu belliydi.
Ama benim esas derdim bu değil.
Benim derdim bu harika yöntemin niçin tüm Türkiye’de uygulamaya konulmamasıdır. Hem de ülkemin bütün illerinde, ilçelerinde, belde, köy ve mezralarında… O’da öyle ay’la, gün’le sınırlı olmadan bütün yıl boyunca…
Mesela Şambayat’ta…
Şimdi bu beldemizde 6 mahalleden 6 akil insan belirlenmeli. Birde bunlara akil’in de akil’i başkan seçilmelidir. Bunlar Şambayat’ın tüm sıkıntılarına, dertlerine, açmazlarına, çıkmazlarına ve bilumum sorunlarına anında müdahale ederek çözümleyebilmelidir.
İşe bi eylem planı hazırlanarak başlanabilir.
Mesela; “Karacaoğlan” harığı’nın bozuk, yırtık ve körlenmiş yerlerinin yaptırılmasını başlatabilir, “Kaynarca” harığının deforme olmuş yatağının bük, ot ve kamış basmış kısımlarını düzelttirebilirler.
Bostan, bahçe ekin ve tarla sulamaları esnasında oluşan sen-ben tartışmalarına ve kazma-kürek eşliğinde birbirleriyle sataşmalarına müdahale ederek kavga çıkmadan “arabuluculuk” görevini yaptırabilirler.
Cadde ve sokaklarda döşeli kilit taşlarının zeminde çöken yerlerini söküp yeniden döşettirerek düzgün bir hale getirtebilirler.
Kaldırımlara aydınlatma sistemleri döşenerek, geceleri yakamoz gibi ışıltılı bir cadde ve bulvar oluşturulmasını motive edebilirler.
Düğün ve sünnet törenlerinde artık kutlamaların bir parçası haline gelen “havai fişek” gösterilerinde, daha az havai fişek patlatılmasını sağlayarak bunun parasına davetlilere çayın yanında pasta verilmesine ikna edebilirler.
Yağmurda damı akanın, donda enerjisi patlayanın, sıcakta bostanı kuruyanın yardımına koşabilir, imece usulü yardımlaşma ve dayanışmaya teşvik edip, yönlendirebilirler.
İhtiyacı olana para, un’nuğu bulunmayana buğda, hastası olana şifa temin edilmesi için halkı organize edebilir, “imanı şüpheli” şahıslar için dua edilmesini seans halinde uygulatabilirler.
Muhtarlık, Referandum, Belediye Başkanı veya milletvekili seçimlerinde; kimlerin, nerede, ne zaman ve kime oy vereceğini, kimin veya kimlerin seçilerek işbaşına getirilmesi gerektiğini belirleyebilirler.
Hatta-hatta kahvelerde oyun esnasında joker veya okey çalınması sonucu çıkan arbedelerde seyircilerin araya girerek yatıştırıcı ve sakinleştirici bir rol üstlenmesini isteyebilirler.
Yerli yabancı tüm Şambayat’lıları birbirleriyle tokalaştırıp, sarılıp öptürerek yıllardır süregelen tüm dostluk ve kardeşlik düşmanlarına, huzur ve güven nifaklarına, muhaliflerin fitne ve fesatlarına fırsat vermeyerek barışı kalıcı olarak tesis ettirebilirler.
Sadece birkaçını sıraladığımız bu ve buna benzer tüm sıkıntı ve sorunların muhatapları oryantasyona tabi tutulup, Şambayat’ın hakkı olan “barış projesine” çok ciddi katkı sunabilirler.
“Akil”lere gelince…
Öyle hemen kendinize pay çıkartıp keşke Şambayat’ın “Akil”i de ben olsam diye bir beklenti içine girmeyin. Bu işler “Akil” insanların işi… Yani akıllıların. “Akil Adam”lar için sadece “adam”lığın yetmeyeceğini, “akil”de olması gerektiğini zaten biliyorsun.
Ben de “Akil” olmak istiyorum diye hemen pürüz çıkarıp, “kıl”lık etmeyelim lütfen…
Olursun ya da olmazsın bunu bilemem… Ama biz burada ve de bu arada Şambayat’ıda sürece dahil etmeye çalışıyor, “analar ağlamasın, karalar bağlamasın”, “ne gözyaşı, ne de kan olsun”, “Mor Menekşe dağlarıma çiçekler dolsun” diye kıçımızı yırtıyoruz, sen hala “bende isterem” mod’unda akıl’ı bırakmış “kıl”lık peşindesin…
Yuh sana!..