Hepimiz bu mana yüklü cümlenin kime ait olduğunu biliriz.

Bu mana yüklerini irdelediğimizde aslında bugün dahi yaşanan bazı sorunların çözümlerini içerisinde buluruz.

Millet kavramı her zaman popüler bir kavram olarak var olmuştur.

Mehmet Akif’ in bu cümlesindeki kilit kelimede ‘ millet’ tir.

Günümüzün büyük şairlerinden Sayın İsmet Özel’ de bu noktaya sürekli vurgular yapmaktadırlar.

Millet kelimesinin hiçbir etnik kökene ait olmadığını bilmek veya idrak etmek bile bu millete bir hizmettir özellikle bugünlerde.

Şimdi gelelim bir daha yazılmasın böyle bir marş temennisine.

Elbette acı dolu o günlerin, sefalet içindeki insanların aynı olayları yeniden yaşamamasını temenni etmemekten ibarettir’ diyerek işin

içinden çıkarsak hem üstada, hem de kendimize haksızlık etmiş oluruz.

Üstad, gerekirse ve kaçınılmaz ise yazılabileceğinin mesajını da vermiş oluyor.

Ben şunu anlıyorum;

Varsayalım ki bir cephe savaşına gireceğiz.

Çoğumuz sanıyor ki Türk silahlı kuvvetleri gidecek bu cephe savaşını yapıp geri dönecek. Ya yenecek, ya yenilecek.

Ama tarih bize bunun hiçbir zaman böyle olmadığını son olarak Çanakkale’ de göstermedi mi?

Bunu şunun için belirttim. Hani meşhur söylem vardır "Ordu bu ülkenin ve rejiminin bekçisidir" diye tElaffuz edilir.

İşte yanlış burada başlamış oluyor.

Millet zor duruma düştüğünde ne başına bekçi arar, nede şu rejim bu rejim diye ayrım gözetir.

Öyle olsa mutlakiyetten cumhuriyete geçemezdik.

Millet sadece evet sadece çarpışır.

O bunalımlı günlerden sonra ciddi bir cephe savaşı sınavı vermedi bu ordu.

Meramı bekçilik se 30 seneyi aşkın bir zaman dilimidir PKK olayını eline yüzüne bulaştırmaya bekçilik diyor olabilir paşalarımız.

Artık annelerimiz güneydoğu`dan oğlunun tabutu geldiğinde "ne şehidi" diye sormaya başlamış. Sizce neden?

Şahsi kanaatim şöyle bu soruya;

Çünkü o anneler şehit olmanın ne kadar zor olduğunu bilirler. Çünkü soyları, ataları, babaları ve dedeleri ne uğruna şehit düşmüştür bilirler.

Bu millet tarihte hiçbir evladını bir kör dövüşüne göndermemiştir.

Çeyrek yüzyıldır bir arpa boyu yol alınamayan, hatta sözde örgütün liderini bile yine o örgüte her yönden destek verenlerin bize teslim

ettiğini de unutmayalım.!

Şanlı şehit ve gazilerimizi andığımız şu günlerde bu satırları yazarken kızgın, buruk ve kin doluyum. Artık birileri "şehit" edebiyatına son verip bu millete hesap vermelidir.

Ve son olarak...

Bu vatanın herhangi bir noktasına herhangi bir taarruz olduğunda bu yazıyı yazan ben, oğlum ve okuyan sizlerin tereddütsüz aktif rol alacağına eminim.

Kim bilir, yüzyıllar boyu destan yazan bu milletin başına çuvalı reva görenlerden hesabı, sözüm ona rejim bekçileri değil de yine siz, ben, o, bu, şu soracaktır.

Millet soracaktır.

Büyük ahlak abidesi, inanmış koca bir yürek ve sanatın sanat için değil millet için var olduğunu bilip "kendi hevesleri adına yazıp çizen

sersemlerden değiliz" diyecek kadar açık sözlü üstadı rahmetle anar ve aşk ile bir daha;

"Allah bu millete bir daha İstiklal marşı yazdırmasın" diyelim.

Ayser ÖZBAKIR