Bazen bir kişinin sorunu, ülkenin sorununun önüne geçebilir. Bir kişinin aç ve açıkta kalması, diğer bütün sorunlardan çok daha önemli olabilir…
Aslında bugün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Başbuğ tutuksuz yargılanmalı” sözünü eleştirecektim…
Gerekçesi, “mesai arkadaşı” olmasıydı…
O zaman yasalara şöyle bir madde koyun; “Başbakanın mesai arkadaşları tutuksuz yargılanır, diğerlerine olabildiğince zulüm yapılır…”
Bu mantık doğru değil…
Eğer hukuk karşısında herkes eşitse, İlker Başbuğ’un benden hiçbir ayrıcalığı olmamalıdır…
Ama tutuklu yargılamak zulümse, o zaman yasal düzenlemeyle bu zulmü önleyin!
Bir başka deyişle yasal düzenlemeyle yapılacak bir değişikliği, bugüne kadar yapmayıp, “paşa” babaları istiyor diye yapmak züldür…
Hiç kimse halktan aldığı vergilerle elde ettiği ödeneği, milleti yanıltmaya dönük ve aslında, millete darbe yapmak üzere kullanamaz…
***
Ama bugün bunu yazmayacağım…
Benim için çok daha önemli bir konuya değineceğim…
Adıyaman’da, 120 yoksul, “devletimiz var” diye güvenerek, sıcak yemek yeme şansına sahip(ti)
Bu şansları elinden alındı…
Karnı gayet tok olan, Adıyaman Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Mütevelli Heyeti, açların halinden anlamadı…
“Tok acın halinden anlamaz!” diye boşuna dememişler…
Sadece ama sadece 120 kişiyi doyurmaktan aciz bir devletimizin olduğunu düşünebilir misiniz?
Sadece 120 kişi…
Her gün “devletimiz birazdan bize sıcak yemek sunacak” diyerek, yarına ümitle bakan ve çoğunluğu hasta ve yaşlı insanlarımız…
Kurul kararında, “Aşevinin çok külfetli olduğu, maliyetlerin karşılanamadığı” kararına varmış…
Bu ne büyük bir külfet ki, koca bir ülkenin bütçesi yetemeyecek?
Bu nasıl bir “sosyal devlet” ki, “aç ve açıkta” olan insanlarına elini uzatmayacak?
Böyle bir anlayışın kabul edilebilir olması mümkün değil…
Devlet ödeyemiyorsa, bu kentin insanları 120 vatandaşımızı aç ve açıkta bırakmaz…
Kurul, “yeniden tespit” yapılarak “gerçek ihtiyaç sahiplerini” bulacakmış…
Zengin olanların Aşevine gidip yemek yemesi düşünülemez…
Mahallesine gelen Aşevi aracından bir kap uzatıp, bir kepçe yemek koyulmasını da isteyemez…
İsteyen, muhtaç olandır aynı zamanda…
Tespit yapılsa ne olacak?
120 sayısı belki 100’e düşecek…
Ve 100 kişiye “malzeme yardımı” yapılacak…
“Gidin, evinizde yemek yapın” denecek…
Oysa Aşevi’nden, yani devletinden yemek bekleyenlerin halini bilen bir kurul olsaydı…
Bizim mahallede “yaşlı ve evden çıkamayacak” durumda olan insanları görseydi, böyle bir karar alırken vicdanları sızlardı…
BU insanlarımıza kamyonlar dolusu malzeme verseniz de bir kap yemeği yapacak halleri yok…
Hayatının son demlerini, devletine güvenerek idame ettirme derdindeler…
Alt tarafı bir kap yemek…
Ve devletimiz “külfetli” bulduğu için bundan vazgeçiyor…
Sonrada kalkıp, “hiç kimseyi aç ve açıkta” bırakmadığımızı söylüyoruz!
Kurulun unuttuğu bir şey daha var; Aşevi’nin külfeti olmaz…
Uzatılan el geri çevrilmez…
O eli uzattırmamak için ayağına kadar gitmek gerek…
O insanlarımız, yarın açlıktan ölürse, sadece devlet değil, kuruldakilerin de vebal kaldıracak halleri kalmaz…
Bu karar yanlıştır, düşünmenize bile gerek yok…
Kabul edin, aldığınız kararın içerisinde vicdan yok, sadece cüzdan vardır…
Yoksa da kendinize dert etmeyin…
Bu ilde belediye var…
Hayırsever işadamlarımız, hayırsever vatandaşlarımız da var…
Hatta “mutfak hizmeti” veren kuruluşlarımız var…
İş STK’lara düşüyor; Bu insanlarımız aç mı kalacak?
Bizler tok yatarken, 120 vatandaşımızın aç yatmasının ayıbı bize yetmeyecek mi, yüzümüz kızarmayacak mı?
Twitimden seçmeler
Bazen bir film veya diziyi izlerken, karakterin acımasızlığına hayret eder, “yok daha neler?” dersin. Oysa gerçek hayat çok daha acımasız…