Türkiye’nin birçok yerinde yüzen adacıklar var.
Dünyada eşine rastlanmayacak şekilde, ülkemizin yaklaşık 8 ilinde, muhtelif isimlerle anılan yüzen adacıklara rastlamak mümkün.
Çeşitli isimlerle anılan bu yüzen adacıklar, doğal doğa harikaları içerisinde yer aldığından, insanların ilgisini çekmektedir.
Yüzen adalar, keçemsi ve saz gibi birbirini tutan bitkilerin, sudan daha az yoğun bir kara kütlesi oluşturmasıyla ortaya çıkıyor. Birbirine tutunan bu bitkiler, suyun üstünde sal gibi yüzmeye başladıktan sonra, üzerinde bitkiler, hatta ağaçlar yetişebiliyor. Rüzgârın estiği yöne doğru yer değiştiren adalar, büyüklüklerine göre, sırıkla da itilebiliyor. Çayırlık ve sazlık alanda, göl çanağının ortasında, suyun bol olduğu yerlerde meydana geldiği bilinmektedir
BİNGÖL: Solhan İlçesi, Hazarşah Köyü Turnalar Gölü’nde 3 tane.
ERZURUM: Olur İlçesi, Ormanağazı Köyü Sülük Gölü’nde 1 tane.
ADIYAMAN: Çat Baraj Gölü’nde sular kabarınca, yüzen adalar ortaya çıkıyor.
KAYSERİ: Sultansazlığı’nda ki gölcüklerde, yüzen sazadaları oluşuyor.
DENİZLİ: Işıklı Gölü’nün değişik kesimlerinde, “hopa” denilen adalar.
İÇEL: Gülnar İlçesi, Demirözü Köyü Adalıgöl’e ismini veren ada.
AFYON: Eber Gölü’nde 1 tane.
KONYA: Akşehir Gölü’nde 1 tane.
Başka iller, bu yüzen adacıklarını ne kadar tanıtıyorlar, ne kadar doğa turizminden nemalanıyorlar bilemiyorum; ama Çelikhan ilçemizdeki, Çat barajında bulunan yüzen adacıklarımızı yeterince tanıttığımızı, tanıtabildiğimizi hiç kime söyleyemez.
Eşi ve benzeri olmayacak şekildeki yüzen bu adacıkların 3 bin yıl da oluştuğu düşünüldüğünde; elimizdeki hazinenin ne denli önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.
Birçok konuda olduğu gibi, Çelikhan Çat barajındaki yüzen adacıklar da küresel kuraklıktan nasibini almış ve yenilmiş görünüyor. Yaklaşık 14 kilometrelik bir göletin içinde bulunan, irili ufaklı olan sayıları yüzlerle ifade edilen bu doğa harikaları, barajdaki su seviyesi düşünce karaya oturmaya başladılar.
Torf üretimi yapan işletmelerin yaptığı tahribatla, doğa turizmi baltalanmış, eko-turizminin canlanmasını önlemiş, yeni nesillere aktarılması sekteye uğramış görülmektedir.
Gerek Adıyaman ve gerekse Türkiye turizmcileri ve ziyaretçileri tarafından yeterince tanıtılmadığı için, bu doğa harikası yüzen adacıklar yok olmayla karşı karşıyadır. Yerinde görme, seyir zevkinden mahrum olanlar, inanılması zor bu doğa harikası estetiğinden faydalanamıyorlar. Turizmcilerin bir an önce bu muazzam hazineyi keşfetmeleri, gelip, görüp gezmeleri gerekir kanısındayım.
Yağmurun yağmasıyla, suların yükselmesiyle yüzer pozisyona geçerek, sürekli hareket halinde, su üzerinde yüzer hale gelmesi, bu adacıkların yaşam süresini uzatmaktadır. Doyulmaz bir seyir zevki yaşatan bu adacıklar, rüzgârın estiği yöne paralel olarak, hareket etmekle inanılmaz olmakta, bölge doğa turizmi açısından doğal bir estetik sunmaktadır.
Bugün su seviyesinin azalmasından dolayı, % 90’ı kısman karaya oturmuş durumdadır. Bir an önce bu adacıkların su içerisinde serbest yüzer duruma getirilmesi gerekiyor. Belki mevcut rüzgârların esme yönlerine göre, bu adacıklar kurtarılabilir. Çevredeki mevcut hâkim tepeler, ziyaretçileri seyir amaçlı Mesire yeri haline getirilebilir. Doğa turizmini canlandıracak hale dönüştürülüp, elde edilecek paralarla, gelecek nesillere gönül rahatlığıyla bırakılacak bir hazine haline getirilebilir.
Adıyaman’ın ve özellikle Çelikhan ilçesinin böyle bir hazineye sahip olması, ok güzel bir şekilde değerlendirilebilir. Reklam ve tanıtım atağıyla, turizm acentalarının gelip görebilecekleri şekilde turlara dâhil edilebilir. Binlerce yıl içerisinde oluşan, en büyüğü futbol sahası kadar olan bu yüzen adacıkları, insanların görebilmesi için hiçbir şey esirgenmemelidir.
Koruma ve kollama babında Adıyaman Üniversitesinin akademik anlamda, Valiliğin ve diğer ilgili kurumların çalışmalar yaptığını biliyoruz; ama daha fazla çalışmalar yapılması gerektiği kanısındayım. Aksi takdirde, Çat barajı çevresinde yaşayanların hayvanlarını otlatacakları, gençlerin top oynayacakları bir yer olmaktan öteye geçmeyeceği aşikârdır.
Yıllar önce gidip görmemiz esnasında, konuştuğumuz insanlardan; özellikle İsrail’li insanların buraya gelerek, torf amaçlı adacıkları tahrip ederek, topraklarını alıp götürdüklerini söylediklerinde, hayli üzülmüştüm. Çünkü, eğer doğruysa; İsrail’li kişi ve şirketlerin, belki de yok pahasına aldıkları torf’u ( toprakları) götürerek, fahiş fiyatlarla çiçek toprağı olarak tekrar bizlere satmaktadırlar. Bilinmesinde fayda var.
Kerim BAYDAK