“Sevgili hemşerilerim, başınıza şunlardan biri gelirse;
1.Balkondan tükürerek, eğlenen bir çocuğa rastlarsanız,
2.Birşeyler silkeleyerek, evini temizleyip sokağı ve sokaktan geçenleri toza bulayan az görgülü bir hanım efendiye,
3. Islak çamaşır, halı, çarşaf vb. medeniyet göstergesi ev eşyalarını itina ile balkondan sarkıtıp, alt komşusuna medeni cesaretini sergileyen bir hatuna,
4. Özgüven sorunu yaşamayan ve yazın en favori giysisi beyaz atleti ile balkondan ses yapan çocuklara, 85 yaşına gelene kadar ki bütün hayatını içine alacak derecede, 7 sülalesine ağır küfürler eden bir BABA(!)ya,
5.Hele hele, apartmanda kedi, köpek, tavuk, hindi, tavşan, keklik, tavuk… besleyen, sözde eğitimci mesleği olan berbat kokulu, eğitimsiz komşulara rastlarsanız,
Hiç, ama hiç kızmayın onlar değil; ama biz medeni insanlarız!
Kul hakkı nedir bilmiyorlar; bilselerdi azıcık görgülü olmaya çalışırlardı!..”
Ne güzel de söylüyor Nejla … kızımız.
Dikkatimizi şehirleri şehir yapan, vazgeçilmez olan kaldırımlara çekmek istiyor.
Gerçekten şehirde yaşıyor olmanın bir takım kuralları, kaideleri vardır.
İnsan, eğer şehirde yaşıyorsa, bu kurallara uymak ve uymayanları uyarmak zorundadır.
Biz insanlar olarak, bu kurallara ne kadar uyduğumuz ise bir muamma!
Oysa bazı insanlar var ki, sadece bedenleri şehirlerde yaşıyor, ancak diğer tüm halleriyle pis, iğrenç bir dünyada, şehirde yaşıyor.
Şehirde yaşıyorsanız, hele birbirine girmiş evler, apartmanlar arasında yaşıyorsanız ve kaldırımlarda yürümek zorunda kalmışsanız işi çok zor demektir.
Her an, başınıza bir şey gelebilir.
Her an, başınıza bir şey düşebilir.
Her an, bir şeyler size çarpabilir.
Her an, pis bir kokudan rahatsız olabilirsiniz.
Her an, volümü yüksek bir müzikten rahatsız olabilirsiniz.
Her an, yerlere tüküren, kola ve yiyecek ambalajını yere atan, inşaat molozunu kaldırıma döken, kaldırım mühendisliği yapan… birilerine rastlayabilirsiniz.
Peki, bunlara ne yapıyoruz/yapabiliyoruz?
Koskoca bir hiç!
Hatta uyarmaya kalksanız, başınız belâya girebilir,
Hiç yoktan canınız sıkılır, moraliniz bozulabilir.
Hiç yoktan kendinize hasımlar yaratabilirsiniz.
Medeni olmak konusunda, konuşunca mangalda kül bırakmayız.
Ama uygulamaya gelince, işte orada dur denilir.
Şimdi düşünecek olursak, bu sayılanlara rastlamak mı medenilik?
Yapılanlara göz yumarak sessiz kalma mı medenilik?
Bu muhtemel canavarlarla işbirliği yapmak mı medenilik?
Bilemiyorum!
Peki, siz biliyor musunuz?
Siz yine de kaldırımlarda yürürken, itina ile yürüyün ve dikkatli olun.
Ne olur, ne olmaz!
Kerim BAYDAK