Türkiye’nin dış politikası Amerikan’ın ve Rusya’nın tavırlarına göre şekil aldığı sürece Ortadoğu’da atılan her adımın Türkiye’ye yansımaları olacaktır. Bugün Beşar Esad ile kavgalı olmamızın faturasını ödüyoruz. Stratejik derinlik denilerek Ortadoğu bataklığına Amerika’nın ve Rusya’nın bölgedeki çıkarlarına göre vekalet ediyor olmamız, ülke için büyük bir kayıp. Güne göre yapılan siyasetlerle bugün abd ile Rusya karşı karşıya gelecekken ortaya fırlayıp ben varım ne yapabilirim demenin ülke adına bir kazanım getireceği hülyası bırakılmalıdır.
Kısa net söylemek gerekirse, Türkiye sınırında bir Kürt devletinin oluşumunu engellemek için mücahede vermekte. Kendi ülke içindeki Kürt realitesinin, sınırında kurulacak devletle ayaklanabileceği ve bu oluşuma katılma refleksi göstereceğini düşünmekte, bunun için de uluslararası arenada mücadelesini gerekçelendirmektedir. En başından beri anlatılan bir gerçekle bugün sanki hiç bir şey olmamış gibi, ESAD ile aynı frekanslara gelmemiz, bugün hükümet olanların ne kadar öngörülü olduklarının da bir işareti. CHP lideri daha doğrusu CHP’li bir heyet, ESAD ile ilk temas kurma çabalarına giriştiğinde, Erdoğan tarafından nasıl siyasi linç edildiğini hatırlayan pek kimse yok. Bunu alıp gündeme taşıyacak bir lideri bile olmaması AKP’nin gücünün dayanak noktası. Bu CHP ile Akp hep haklı !
İktidarın ülke için belirlediği dış siyaset, son zamanlarda, kendi yağında kavrulma emareleri taşımakta. Yapılan operasyon bu şekilde yorumlanmakta. Sınırında oldu bittiye izin vermeyeceğini bunun içinde ne yapılması gerekiyorsa yapacağını söyleyen Türkiye, neden dolaylı olarak ESAD’ın yapması gerekenleri yapıyor, stratejik derinlik sahiplerine sormak lazım. En başından beri muhalefetin bugün dile getiremediği ve de doğru olan ESAD ile görüşelim öngörüsü neden iktidar kanadınca ciddiye alınmadı. En doğruyu en çok ben bilirim kibri yüzünden, yanlış yapsalar dahi bunu doğruymuş gibi anlatan ve ilginçtir çok da alkış alan bu siyasi tavırla nereye varılacak anlamak mümkün değil. Farklı seslere tahammülün kalmadığı anlayışa ve hakikaten bundan sonra ne olacağının cevabının pek olmadığı bir maceraya mı sürükleniyoruz. Rusya ve abd şu ara neden dip siyaseti uygulamakta? Ortadoğu’yu şekillendiren bu iki güç Türkiye’nin yaptığı operasyonu nasıl karşılamakta? ABD’nin sözcülerinden neden doğru dürüst bir açıklama yada birbiriyle çelişmeyen açıklama yapılmıyor? Rusya bu süreçte hangi konumun bekçiliğinde? İki süper denen güç , Türkiye’nin iç siyasetinde de çok kullanılan bu operasyonla yarın bölgede uygulayacakları planları için Türkiye’nin gazının alınmasını mı bekliyor? Soruları çoğaltmak mümkün. Burda vurgulanması gereken şu: Türkiye AFRİN operasyonu sonucunda hangi kazanımları elde edecek. Fırat’ın batısı ile Doğusunu birleştirip sınır boyunca içeriye doğru belli bir mesafeyi kontrol altında tuttu diyelim. Bu ABD ve Rusya’nın bölge için düşündükleri planın uygulanmayacağının garantisini mi veriyor sorgulamak lazım. Bugün Fatih sultan Mehmet’in İstanbul’u feth ettiği gibi bir tavırla meydanların tozunu attıran Erdoğan AFRİN operasyonunu iç siyasette sanki kılıçdaroğlu ile savaşıyormuş gibi kullanması mantıklı mı ? İç siyaset materyalleri ile dış siyasetin Ali Cengiz oyunlarının harmanlandığı şu süreçte Türkiye’nin enerjisini kendi içinde harcaması doğru bir siyaset değildir. Erdoğan’ın Bahçeli’yi yanına alıp AFRİN operasyonu ile de perçinledikleri blok siyasetlerini karşı tarafa gol atmış gibi bir dille aidiyetleri kabul etmeyen nefret tohumlarını ektiklerinin farkında mıdırlar acaba? Dış siyasetine Türk islam sentezi vurgusunun yapılması milli bir politikanın mı gereği yoksa lüzum üzerine duyulan hicabın gereği mi ? Son dönemlerin siyaset algısına bakılırsa Bahçeli’yi kurtarma adına ve nihayetinde seçimlerde AKP’nin başarılı olması adına kurgulanan bu siyasi anlayışın AFRİN operasyonu ile üzeri örtülü şekilde yürütüldüğü görülmelidir. AFRİN operasyonu konuşulmalıdır tabi bunda artı ve eksiler etraflıca tartışılmalıdır. Vurgulanması gereken iç siyasette Oy’a tahvil edilme çabalarının siyaset olarak ne kadar ahlaki olduğu noktasıdır. Ülke olarak destek verilen bir operasyon konuşulurken neden sürekli muhalefet bloku hedef alınarak işlenmektedir bu da iç siyaset dizayn operasyonu mu ? Erdoğan kutuplaştırmayı, nefret duygularını yaymayı bırakmalıdır. Şu an eski parlamenter sistemde olduğunu hatırlamalı herkesin Cumhurbaşkanı olduğunu bilmesi ve siyasi arena da görünürlüğünü Başbakan’a bırakmalıdır. Türkiye muz cumhuriyeti değildir. Ben böyle istiyorum deyip kanun dinlemeden yapılan siyasetin meşruluğu yoktur. Dış siyasette ülkenin zorlandığı şu süreçte iç siyasete malzeme bulmuş mağribi gibi nefret tohumlarıyla ülke içindeki muhalif unsurlara da operasyon yapıldığı izleniminin yaratılması maharetli bir siyasi akıl oyunu olduğu nettir.
Abd ve Rusya’nın sessiz ve derinden yürüttüğü Ortadoğu halklarının birbirini yeme yarışına, Türkiye; planlı bir şekilde savaşa çekilme oyunlarına alet olmak istemiyorsa, sınır güvenliğini arttırıp kuzey ırak üzerinden Suriye Kürtlerinin Türkiye’ye olan sempatileri arttırılmalıdır. Abd ve Rusya’nın Kürtlere devlet kuracağız emperyalist tutumlarına vurulacak en net tavır bölge halklarının Türkiye’ye sempatilerinin arttırılmasından geçer. Bahçeli’yi kurtarma adına nefret tohumlarını yaymaktan değil! Türkiye’nin yeni bir dış siyaset anlayışına ihtiyacı vardır. Ortadoğu’nun bilhassa Türkiye’nin Ortadoğu sınırındaki devletlerle olan ilişkilerini yeni bir anlayışla ele alıp Kürt unsurlarının gerekirse Türkiye’ye bağlı özerk yapıya kavuşturulması noktasında aktif görev almalıdır. Türkiye küçüleceğim korkusunu yenip sınırlarını genişletmenin yoluna bakmalıdır. Üniter Türkiye’ye bağlı, Arap unsurlarının yerine Kürtlerle yapacağı sınır dışındaki ortalık, abd ve Rusya’ya Osmanlı tokadı atacağının net göstergesidir.
GÜNE DAMLAYAN
*Dünya Savaşı arefesinde; bir Nazi subayı, bir yaşlı kadın, bir delikanlı ve bir de genç kız bir tren kompartımanında yolculuk etmektedirler. Tren bir yerde tünele girer.
Karanlıkta, bir öpücük sesi ve hemen ardından da bir tokat sesi duyulur. Tren tekrar ışığa çıkarken, yaşlı kadın şöyle düşünür:
-"Zamane gençleri işte. Oğlan kızı öptü ama tokadı da bir güzel yedi."
Genç kız şöyle düşünür:
-"Salak oğlan, benim yerime yaşlı kadını öptü ama oh olsun, tokadı da yedi."
Nazi subayı şöyle düşünür:
-"Işe bak yahu, kızı oğlan öptü, tokadı ben yedim."
Delikanlı ise şöyle düşünür:
"Oooh canıma değsin. Havaya bir öpücük, Nazi bozuntusuna okkalı bir şamar!".