21 yüzyılın cahilleri okuma yazma bilmeyenler değil, okuduğunu anlamayan ve kişiliğini tamamen birilerin tahakkümüne bırakanlar olacaktır. Düşünmeyen sorgulamayan bir bireyin özgürlüğünden vazgeçtiği, özgürlüğünden kaçtığı nettir. Güç olarak gördüğü bir otoritenin ağzına bakıp şekil alanların, önümüzdeki yıllarda fıkralara konu olacağı bir öngörü değil kesinliği net bir gerçektir.

Bu güne kadar suskunluğunu koruyan diyanet işleri başkanlığı zahmet buyurup bundan sonra ehil olmayanların her konuda konuşmalarının doğru olmadığını kamuoyuna açıkladı. En tepeden uyarı almadan bu tür bir açıklama yapamayan diyanetin yapısının sorgulanması gerektiği artık su götürmez bir gerçektir. Her hafta cuma hutbelerinde diyanetin belirlediği konuların değişmez maddesi falanca yere yapılacak kuran kursu için para verin maddesinin düşünen herkesin sorgulaması gereken bir konu. Önemli konularda açıklama yapmayan fakat paraya gelince nerdeyse takla atan bir zihniyetin müslüman toplumuna vereceklerinin tartışılması gerekir. Yüzde doksandokuzun müslüman olduğu ve yüzde doksanının Kuran’ın anlamını bilmediği bir toplumu eğitemeyen yada bilgilendirmeyen bir kurumun varlığı ne derece doğru? 

Bilgisiz, konulara hakim olmayan, vasıfsız imamların hoca diye toplumun önüne çıkarıp milleti dinden soğutmaları yetmiyormuş gibi son dönemde şarlatanların hezeyanlarını da dinler olduk. Bu orantısız ahlaksızlık karşısında suskun kalan kamuoyunda infial yaratan her konuda insiyatif almayıp toplumun bilgi açlığını gidermeyen bir kurum varlığının bir gereği var mı ? İmam hatip okulları adı altında pozitif bilime vurulan darbeler yetmiyormuş gibi toplumun kanını sülük gibi emen bu kurumun topluma yararı nedir? Şarlatanların  varlığı karşısında bir güç olmayacaksa hangi din işlerini düzenliyormuş bilmek hakkımız değil mi? Madem din işlerini düzenliyor neyi  düzenlediğini,  hangi ihtilaflı konuyu açıklığa kavuşturduğunu açıklamalıdır. Faiz haramdır diyoruz bu kurum faiz para alıyor mu almıyor mu açıklamalıdır.? Herkesin kendi dinini oluşturup kendinde kuralları ile menfaati yönünde hareket ettiği şu zamanda diyanet işleri başkanlığı hangi toplumsal kazanımı Türkiye’ye kazandırmış görmek bilmek bu milletin hakkı değil mi?  

İmamlar hangi kıstaslara göre alınıyor kimse bilmiyor. Bu cahil hiçbir şey bilmeyen liyakatsız son dönem imamları seçen kişilerin eğitim seviyeleri nedir? Hangi kriterler bu şahısları yeterli görüyor millete bir görünür kılın bakalım nasıl bir zihniyetin meyveleri bunlar. İşini son derece iyi yapan imamları tenzih ederim kaçı Kuran’ın tamamını biliyor kaçı dini kuralları halka anlatacak seviyede biraz araştırıldığında herşeyin ortaya çıkacağı bir gerçek var: imamlar halkı aydınlatacak seviyede değil. Bunları iktidar görmüyor mu? 

camilerden toplanan paralar nereye gidiyor kim biliyor bunu? Bu kurumun kendine ait bütçesi var devletin her türlü ihtiyacını görmek zorunda olduğu bu kurumlardan alınan paralar kimlere peşkeş çekiliyor kafalarda bu kadar soru işareti bırakan bir dini kurum olabilir mi? Her hafta falanca yere yapılan kursları kim yapıyor devlet yapıyorsa neden ödeneği verilmiyor yok eğer şahıs yapıyorsa halktan neden isteniyor? Bir kuran kursu yapayım da aday olurken referans olsun kıyağı mı sağlanıyor? İç içe geçmiş, cevabı çukurlara indirgenmiş konularda açıklama yapamayan,  yeterliliği tartışmalı bir kurumun laik devlet ile alakası bir kenara not edilsin bu kurumun farklı inançlara yönelik neden hiç bir çalışması kamuoyunda farkındalık yaratmıyor? Bu insanlar bizim gibi inanmak bizim gibi yaşamak zorunda mı  diye hiç soruluyor mu ihtiyaçları dikkate alınıyor mu ? İnsanlar dini konuda bu kadar bilgisiz iken Para istemekten eğer fırsat doğarsa düşünülmesinde fayda var: diyanet işleri başkanlığı NE İŞE YARAR ? 

Okuduğunu anlamayan, eleştirmeyen sorgulamayan bir birey, özgürlüğünü otoritelere borçlu olarak yaşarsa, kendini güvende hisseder. Güven diye sığındıkları her otorite de bu tür kurumlarla onları kontrol altında tutar. Diyanet işleri de bu tür bir kurum galiba. 

DİPNOT

Nasreddin Hoca bir gün heybe almak için pazara gider. Güzel bir heybe görüp pazarcı ile pazarlık yapar ve 1 akçeye anlaşırlar. Tam oradan ayrılacaktır ki daha güzel bir heybe dikkatini çeker:
Kaç akçe şu heybe muhterem?
- 2 akçe hocam.
- Aldım gitti, diyen hoca elindekini bırakır ve onu alıp tam gidecekken pazarcı seslenir:
- Hocam. Bu heybe 2 akçe. Sen 1 akçe verdin.
Hoca sinirlenir:
- Bre cahil adam! Sana önce 1 akçe verdim. Sonra da 1 akçelik heybe bıraktım! İkisi eder 2 akçe. Daha benden neyin parasını istersin!