Sofralarımızın baş tacıdır… Sofralarımızda vazgeçemediğimiz tek nimettir. Belki de en çok saygı gösterdiğimiz tek nimettir. El üstünde tuttuğumuz, belden aşağı tutmamak ve koymamak şartıyla, taşımaya gayret ettiğimiz ekmektir… Yerde bulunca, kaldırıp, yüksekçe bir yere koymaya çalıştığımız bir nimettir ekmektir. Yaşamın sürekliliğinin vesilesi olan tek nimet ve temel gıda maddesidir, hayatımızın vazgeçilmez en büyük düsturudur.
Yediğimiz ekmeğin kırıntılarını bırakmamaya, kırıntılarının sağa-sola atmaya/atılmasına tahammül edemediğimiz, edilmeyen tek maddedir ekmek.
Ekmek bereket kabul edilir, ekmeğe saygı gösterilir, ekmeğe hürmet edilir. Çünkü o değerlimizdir.
Dinimizce, ekmeğe olan saygısızlığın, bereketi azalttığına inanılır. Bu yüzden nerede görülse, saygıda ve hürmette kusur edilmez.
Ekmek, yüce yaratanın vermiş olduğu nimete karşı, şükretme vesilesidir.
İşte, size ekmeğin bereket getirdiği ve malları artırdığına dair bir kıssadan hisse:
“İbrahim Peygamberin (as) serveti gittikçe çoğalıyordu. Malına, mülküne bereket yağıyordu. Dünyalık bir adam mı oldum acaba diye kuşkulanan İbrahim Aleyhisselam bir gün dua ederken şöyle dedi:
- Ya Rab, servetimden fakirlerin hakkını veriyorum. Muhtaçları görüp gözetiyor, ihtiyaçlarını karşılıyorum. Bana durumlarını anlatanları ise hiç boş çevirmiyorum. Buna rağmen malım gittikçe çoğalıyor. Azalma diye bir şey görmüyorum. Yoksa ben dünyaya çok mu bağlandım ki, bana bu kadar bol rızık veriyorsun?
- Cenab-ı Hak İbrahim peygambere şöyle hitapta bulundu.
- Ey İbrahim, şayet malının azalmasını istiyorsan ekmeği eline al gezerek ye!
- İbrahim Aleyhisselam düşünmeye başladı. Merakı da artmıştı. Ekmeği gezerek yiyince acaba ne olacaktı acaba?
- Nihayet karar verdi. Artık yemek zamanlarında ekmeği eline alıyor. Geze geze yiyordu.
Bir gün yine ibadetten sonraki duasında Rabbinden sordu:
- Ya Rab, ekmeği elime alıp gezerek yiyorum, yine servetimde bir azalma olmuyor.
- Şöyle cevap geldi kendisine:
- Ey İbrahim, ekmek elinde gezerek yiyorsun ama mendil içine almışsın, yere hiç dökmüyorsun, kırıntılarını ayakaltına hiç düşürmüyorsun. Şayet ekmek elinde gezerek yerken kırıntılarını dökseydin, çiğneseydin, bereket hemen giderdi.
- İbrahim Aleyhisselam o zaman ekmeği ayakaltına döküp hürmetsizlikte bulunmanın, bereketsizliğe sebep olduğunu anladı. Ekmeğe karşı daha büyük bir hürmet göstermeye başladı.
‘` Şüphe yok ki bereket yemeğin ortasına düşer, artık siz yemeğin etrafından yiyiniz,
ortasından başlamayınız.`` ( Hadis, Tirmizi)”
ortasından başlamayınız.`` ( Hadis, Tirmizi)”
Şimdi düşünün bakalım, ekmeğe bihakkın ne kadar saygı ve hürmet gösteriyoruz, ne kadar değer veriyoruz, Hâkim-i Mutlak’ın vermiş olduğu ekmek nimetine karşı, ne kadar şükrümüzü eda ediyoruz. Ekmeği ne kadar zayi ediyoruz, yerlere atıyoruz. Ekmeğin ne kadarını çöpe atıyoruz. Günde, ayda, yılda ne kadar israf ediyoruz. Dünyanın birçok yerinde bir ekmek için, insanlarını birbirlerini boğazlarken; bizler, ne kadar hoyratça ekmeği çöplere atıyoruz.
“Yiyiniz içiniz; fakat israf etmeyiniz! Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (A`râf Suresi 7/31)
Sevgili Peygamberimiz, efendimiz de “Ekmeğe hürmet edin. Zira o, yerin göğün berekâtındandır. Kim ki düşen kırıntıyı yerse, günahı affolunur” demiştir. (Hz. Abdullah ibni Ümmi Haram)
Peki, siz hiç ekmek kırıntılarını çöpe atıyor musunuz?
Peki, siz ekmeğe gerekli değeri, saygıyı ve hürmeti gösteriyor musunuz?
Kerim Baydak