Eskiden büyüklerimiz “Namaz Gecesi “derdi kandil gecelerine…
Büyüklerimiz eskiden, bu geceleri Kandil Gecesi olarak değil Namaz Gecesi olarak yaşar, yaşatırlardı.
Ve o gün özellikle öğleden sonra yerler mühürlenirdi biz çocuklar için… Sözümüze, sesimize ve işimize dikkat etmemizi isterlerdi büyüklerimiz. Gecenin maneviyatı gündüzden çökerdi hanelerimize ve mahallelerimize…
Namaz Gecesi maneviyattı. Namaz gecesi muhabbet, samimiyet ve insaniyetti eskiden
Bayrama hazırlanır gibi hazırlanır, büyük ve önemli bir misafiri bekler gibi beklerdik Namaz gecesini.
Komşular arası karşılıklı ama nezaket ve hayır dualarla ikram edilen yemeklerin hepsi aynı kokardı; Namaz Gecesi.
Minarelerden süzülen salata ü selamlara, kaleden gelen top sesleri eşlik ederdi. Evlerimizde “bu akşam ne pişirelim” telaşı bile “Namaz Gecesi” kokardı.
O günün yapılacakları arasında mutlaka kabristan ziyareti olurdu. Özellikle de İkindiden sonra şehir kabristana akardı. O gün, bu günlerde olduğu gibi, gofret ve bisküvi dağıtılmazdı geçmişlerimizin ruhu için. O günlerde mutlaka Kur’an-ı Kerim okutmanın bir yolu bulunurdu. Bilmeyenler ücretle de olsa okuturdu ama mutlaka Kur’an-ı Kerim okuturdu. Şimdiki gibi bisküvi gofret dağıtmakla geçiştirilmezdi.
Gündüzden başlayan ibadet ve taat ile hayır hasenatın hazzı geceye doğru saatler geçtikçe zirveye çıkardı.
Gecenin maneviyatından nasiplenmek isteyenler camilere koşardı ve camilerimiz o Yatsı namazında dolar taşardı.
Caminin ve cemaatin hazzını ve sevabını tattıktan sonra evlerimizde devam ederdi Namaz Gecesinin maneviyatı…
Eskiden, eskiler “Namaz Gecesi” derlerdi kandil gecelerine…
Keşke, eskimeseydi eskiler…