Dün oğlumu defnettik babacığımın kucağına. Bizim burada onu korumaya kollamaya gücümüz yetmedi. Artık bir dede olarak ona teslim ediyorum bayrağı. Umarım onu yumuşacık sarıp sarmalar toprak ana gibi.
Söylenecek çok söz varmış da gecikiyormuşum gibi bir telaş sardı önce yüreğimi. Sonra “dur “ dedim, “ dur”!Koşturdun durdun onunla birlikte. Yoruldun sen de. Dinle yüreğini biraz, bırak kavrulsun acıyla! Kavruldukça mis gibi kokacak, biliyorsun. Çünkü koklaya koklaya yıllardır sen, o kokuyu iyi tanıyorsun.
Rahmetli babacığımın ilkesiydi; “ Hızlı yaşa genç öl ki; cesedin yakışıklı olsun! “ Öyle de oldu rahmetli için. İkinci gördüğüm ceset ise oğluma ait oldu. O daha da genç ve daha da yakışıklıydı. O ne tatlılıktı öyle! Ya Rabbim!
Babam ve oğlum filminde yıllarca ağladım durdum. Nerden bilirdim babam için ağlarken, bu zincire oğlumun da dâhil olacağını. Şimdi halka tamamlandı. İkisinin adı aynı mezarın taşında. Benim de gönlümün kanatları ardına kadar açık onları kucaklamaya ve diyorum ki;
“Gitmeyeydiniz ya!”