Bir Kasım sabahı düşündüğüm iki şey vardı. Vatanım ve ‘insan’. Türkiye Halkından başka hiçbir ittifak desteği almayan bir seçimde birinci gelmişti.Üstelik de müthiş bir düşürme çabalarına rağmen kazanmıştı. Öyle basit haroşa örgüsü gibi değil, nakış nakış işlenen başarılı yılların ardından bir de!
Yüzeysel bakışlarıyla birileri ülkeyi nefretlerine kurban edemedi edemeyecek de bundan kelli. Şu yönetim ve şu ulus Türkiye’nin önünü kapatacak girişimlere müsaade etmeyecektir efendiler. Bilindik muhalefet doğası gereği karıştırma, kışkırtma koltuk altı dosyalarla gülünç çabalarına devam edecek. Zaten becerdiği başka da bir şey yok.
Bu güne kadar doğal yollarla başa gelememenin sancısı her türlü yolu mübah sanarak komikliklerini sürdürecektir.
Aziz NESİN’in malûm cümlesini kullanmak durumunda kalarak hazımsız bir küçük “sürü” de arkasından gidecekler ama; gitsinler çünkü onlar da rahatça içkilerini içmek, o çok özendikleri batı kültürünün bir parçasıymış gibi yaşayabilmek istiyorlar da ondan. “Yaşayamazsınız” diyen varmış gibi! Unutuyorlar bu düzen sayesinde birey birey ne kadar özgür olunulduğunu. İşte bu nedenlerle seçim sonucu onlar için dehşet verici ama şunu da bilsinler ki; geçmişte “Namazımı nerede kılabilirim?” Diye soran bu halk bugün “Mescit şurada, gelin namaz kılalım” diyorsa bugün aldığı rahat nefesi asla sizin bir yudum içkinize ve uçuk-kaçık arzularınızafeda etmeyecektir. İşim edebiyat, siyaset nedir bilmem ve anlamam da! Fakat; okumuş ve duymuş olduğum hakaretlerin bini bin para olduğundan bu kez az bir sert dil kullanarak “Bu ülke sizin için yaşanılır bir ülke olmanın çok çok ötelerinde bir ülkedir, gidebilirsiniz”! Öyle alkol şişesini eline almış nâra atmayla Atatürk’ün askeri olunmuyor Türk’de olunulmuyor paşam, haydi uğurlar ola…
Ayser ÖZBAKIR