Eline silah alıp, ülkeyi ele geçirmek için olmadık alçaklığı yapan, sivil insanlara ateş eden, bomba yağdıran ve “erkek” olduklarını sananlar, meğer ne kadar ödlekmiş. Bir işe kalkışıyorsanız, sonucuna da razı olacak ve inkâr yolunu seçmeyeceksiniz.

Oysa nasıl da kasım kasım kasılıyorlardı…

Hiç kimsenin gücü kendilerine yetmezdi.

Ellerinde silah vardı…

Yanlarında ne olduğundan habersiz, her dediğini yapacak gariban askerler…

Arkalarında şeytanın yardımcısı Fetö vardı…

Yine arkalarında Amerika vardı, İngiltere vardı, birçok istihbarat birimleri de vardı.

Kendilerini ulaşılmaz, güç yetmez biliyorlardı.

O gece darbe olacak, sabah ise ülkenin en güçlüsü olduklarını herkese göstereceklerdi.

O hiddetle bağırıyorlardı; “acımayın, it sürüsünü öldürün, tarayın, sıkın, vurun” diye…

Kendilerinin it sürüsü olduklarını bilmiyorlardı.

Korkak, ödlek olduklarının da farkında değillerdi.

Her insanın aslında “aciz” olduğunun da farkında değillerdi.

Cesaretin yürekte olduğunu, namussuzluğun “cesaret” olmadığını da anlamıyorlardı.

Elinde silah varsa, güç onlardaydı.

Tankları da vardı, topları da, savaş uçakları da…

Helikopterle insanları taramaktan kolay ne vardı, bir düğmeye basıyor, yüzlerce insanı öldürebiliyorsun.

Tetiğe dokunduğun anda hedefindekilerin sağ kalması pek mümkün değil.

O korkuyla tetiğe basılır zaten, cesur olunduğu için değil.

Onlar kendilerini “erkek” sanıyordu, “güçlü” erkeklerdi hepsi…

Akıllarına “başarısız” olacakları gelmediği için, gücün her daim kendilerinde olacağını sandılar.

Hereksin o silahtan korkacağını, kanla, irfanla alınan vatanı bir çırpıda teslim edeceklerini, herkesin ırzını, namusunu yok sayacağını düşündüler.

Çünkü kendilerinde bu duygular, bu kutsal değerler yoktu.

Millet onlardan korkmadı, onlar da inkâra başladı…

Birisi diyor TSK’da bir tek Fetö’cü yok…

Gülmüyoruz tabii, inkâr edenlerin korkaklığına acıyoruz.

Bir diğeri darbe yapmaya kalkışmadığını söyleyerek, inkâr yolunu seçiyor.

Birisi tatbikat olduğunu sandığını söyleyip, işin içinden sıyrılacağını düşünüyor.

Haberi yoktu birinin, farkında değildi diğeri…

Kandırılmıştı öbürü, mecbur kalmıştı bir diğeri…

İçinde elbette inkâr etmeyen vardı, bülbül gibi şakıyan ama pişman olduğunu söyleyen pısırıklar, korkaklar, aptallar, salaklar, enayiler…

Şeytanın yardımcısını “mehdi” gören salaklar, okumuştu, eğitim almıştı, hayatı görmüştü ama bir halttan anlamamış, bir sahtekârın peşinde düşmüş, vatanını ve milletini düşmana peşkeş çekmek üzereydi, kendi istikballeri uğruna…

Başarısız olunca Hanya’yı da Konya’yı da gördüler…

Bu defa inkâr etme yolunu seçtiler; belki paçayı kurtarır, belki daha az ceza alırlardı.

Oysa o kadar güçlüyseniz, o kadar kendinize ve itliğini yaptığınız, tasmanızı tutan sahtekârlara güveniyorsanız, çıkın erkekçe ne yaptığınızı, ne yapmak istediğinizi söyleyin.

Çünkü siz haklıydınız…

Öyle söylüyordunuz Yurtta Sulh Konseyinin bildirisinde…

Yönetime el koyduğunuza göre haklı gerekçeleriniz vardı.

O zaman niye inkâr ediyorsunuz, ödlek misiniz, korkak mısınız, tırsık mısınız, sahtekâr mısınız, adam değil misiniz?

İyi bir şey yaptığınıza inanıyorsanız, inkâr etmenin ne âlemi var?

Her şeyi bir bir anlatın…

Darbe gerçekleşseydi, neler planladığınızı da anlatın…

Mesela 9 bin kişilik infaz listesini koyun ortaya ve hepsini nasıl öldüreceğinizi söyleyin…

21 milyon insanı nasıl fişlediğiniz ve bunların akıbetinin ne olacağını da anlatın…

Halk karşı koyduğunda tavrınızın ne olacağını hesap edip etmediğinizi de söyleyin, kaç kişiye kadar öldürebilecektiniz?

Halkın kalkışmasını bastıramayınca hangi ülkeden, hangi terör örgütlerinden destek alacağınızı da düşünüp, düşünmediğinizi bir bir anlatın…

Korkmayın, inkâr etmeyin, yüreklice anlatın, varsa tabii…

Darbeye kalkıştığınıza göre haklı gerekçeleriniz vardı, inkâr etmenin âlemi yok…

Haklı gerekçeniz yoksa o zaman bu haltı neden yediniz, inkârınız bunun pişmanlığı mı?

Her iki halde de ne kadar alçak olduğunuz, ne kadar haysiyetsiz bir kişiliğe sahip olduğunuz anlaşılıyor.

Siz inkâr etseniz de, biz kabus dolu gecede sizin ve arkanızdakilerin ne mal olduğunu gördük…

O geceki cesaretiniz, arkanızdakilerdendi ama bizim cesaretimiz imanımızdandı, sizde olmayanından…

 

Tweetimden Seçmeler

Ar damarı çatlamış bir insanın çekinecek hiçbir şeyi kalmamıştır. Böylelerinden her türlü kötülük/alçaklık beklenir.