Darbe girişimine uyarlayabilirsiniz.
Komşumuz yaşlı aksakallı bir amcamızın hasta ziyaretine gidiyoruz.
"Hamd olsun, çok şükür iyiyim" diyor.
Ardından ekliyor: "Birsinin duası tuttu iyileştim, ama kim bilmiyorum!" diyor.
Evet, darbe girişimine uyarlayacak olursak; " bir ya da birilerinin duası tuttu, kabul oldu ama kim/kimlerdir bilmiyoruz"
İyi ki de tutmuş yani.
Ne kadar SIZINTI, o kadar AKSİYON,
TARAF belirlendi, göster di ki ZAMAN,
OHAL hep zalimler içindir, yaşasın…
Komutandır o Recep Tayyip ERDOĞAN
Terör ölümleri…
Trafik canavarı ölümleri…
GDO ‘dan ölümler…
Çevre kirliliğinden ölümler…
Çakma mamullerden ölümler…
Bölücü terör örgütleri, silahla, bombayla öldürüyor.
Trafik canavarı, surat, yanlış sollama, aşırı yükleme, dikkatsizlik, kuralsızlık, uykusuzluk, yorgunluk, kontrolsüzlük gibi sebeplerle öldürüyor.
GDO’ dan, genetiğine müdahale sonucunda, kanserojen sebeplerinden dolayı öldürüyor.
Hep, felaket, kan, gözyaşı, ölümler…
Yani, her an, bir yelerde, bir şekilde ölebiliriz!
Zaten öleceğiz, akıbet ölümdür, biliyoruz da; böyle, pisipisine ölümler olmuyor işte!
Milli irade nöbeti tutanlar,
Karanlığa birer ışık oldular,
Memleketi bir dolara satanlar,
15 Temmuz da, saçın başın yoldular.
“İte bak, yattığı yere bak!” diye halkın ağzına pelesenk olmuş yerinde bir söz vardır.
Bazı insanlara bakıyorsunuz, yaptıkları, söyledikleri ve kişilikleri arasında dağlar kadar fark var.
Tebessüm nedir, gülebilmek nedir bilmeyen bir insan, nasıl olur da, tebessüm ve gülmek hakkında insanlara bilgilendirir.
“Robot misali” ya da “mahkeme duvarı gibi” sokak şablonu söylemlerinin en alasını kendilerinde barındıran zat-ı muhteremlerin, nasıl olur da, insanlara kendilerinde olmayan şeyleri, başkalarına yapmaları telâkkisinde bulunuyorlar.
Sohbet esnasında, kartal gibi olduklarını düşünerek, başkalarına tepeden bakarken, aslında solucan gibi, böcek gibi ayaklar altında olduklarının farkında olmadan, başkalarına rol model olmuşluk babından, insanlara hem nümayişlerde bulunurlar, hem de ukalaca güya telkinlerde bulunuyorlar.
Başkalarına olunca tu-pis, kendilerine olunca himmet-hikmet gibi kelimelerin ardına sığınabilecek kadar adileşen, kendini bilmez bazı zerzevatlar ( zerzevata da kurban olsunlar), her b… bilmem ne olurlar.
Hasbelkader geldikleri yeri, büyük bir lütuf gibi görerek, asla kaybedilmeyecek diye düşündükleri edinimlerini, kaybedenlerin nasıl da Esfal-i Safilin’e gark olduklarını, tarih bize haber vermektedir.
Kendilerini sürekli ekâbir kategorisinde görerek, halktan, bihaber olanların, kendilerini çok şanslı gördüklerini, aslında şans diye bir şeyin olmadığı bilmediklerini, olsa olsa tevafuk olabileceğini idrak edemeyenlerin, düştükleri durumlarda, birer zavallı olduklarını görünce; bazen acıyarak, bazen “Allah akıl fikir versin, ıslah etsin” diyerek, bakan insanların dualarına mazhar olabiliyorlar.
Şimdi bunlara, böylelerine, “İte bak, yattığı yere bak!” denmez mi?
Denmezse eğer, siz böylelerine ne dersiniz acaba?
Görün işte, bu bayrak, bu vatan bizimdir.
Uğruna can, beden veren, iki gözümdür.
Bir vatanımız var, üstünde dolaplar dönen,
Gün doğan, gün batan, cennet, gözler kamaştıran.
Kerim BAYDAK