İnsanlar konuşmalarında ve davranışlarında artık kural, sınır, prensip tanımaz oldular.
Bunu bütün toplumlardaki insanlarda rastlayabiliriz.
Yer, zaman ve mekân sınırlaması olmaksızın, her şart ve zeminde, bu sınır ve kural ihlallerine rastlamak mümkün.
İnsan sahibi olduğu değerler ve özellikleriyle sınırını aşması, yetki karmaşasında kaybolması ve kural tanımazlık kişiliğiyle; başkalarını hak ve hukukuna tecavüz eder.
Bencil, egoist, kin, hırs ve intikam duygularıyla başkalarını olmadık sözler söyler, davranışlar sergiler, tabiri caizse yerden yere vurur. İnsanın edebi, adabı, Allah’a olan inanıcı kalmadığı sürece here şeyi yapabilir, kendisinden her şey beklenebilir.
Kendisi yaparken, iyi, hoş da, ya başkaları kendisine aynı şekilde davranışlarda bulununca ne/neler oluyor. Haliyle tuka kaka olabiliyor.
Nokta kadar menfaati için, virgül gibi eğilip, bükülebilen bazı zerzevat insancıklar; kişisel hak ve özgürlüklerine dokunulduğunda; bas bas bağırır, kızar, hiddetlenir, saldırı, hakaret ve daha aklınıza gelmeyecek söz ve davranışlarda bulunurlar.
Peki, nasıl oluyormuş?
Başkalarına söylerken, yaparken iyi de, sana yapıldığında neden zoruna gidiyor.
Hani bir söz vardır ya!
“ İnneyi kendine, çuvaldızı başkalarına batıracaksın!” Batıracaksın ki, ağrı, sızı nasıl olurmuş, nasıl can yanıyormuş bilesin.
Hiç kimse, başkasının kişisel haklarını kısıtlayacak şekilde, haddini aşarak, muhafaza ettiği çizgisinden sapamaz, mevcut sınırlarını aşmaya zorlayamaz.
Kimse, kimsenin sırtından nemalanmaya, bilmem neler yapma hakkına, lüksüne sahip değildir.
Dinen de, beşeri kanunlar, evrensel hukuk kuralları gereğince de kimse kimseyi tahakküm altına almak, bencillikle, sınır tanımazlık, rencide edici, şekilde sivri dilli, kendini kontrol edememezlik yapmaz, yapamaz.
Bilerek veya bilmeden yapılan birçok hareket ve söylem ve birçok söz vardır ki, insanların birbirlerinden uzaklaşmalarına, düşman olmalarına sebep olur.
İnsan, nerede, nasıl konuşulacağını bilmeli, sonuçlarını ve sebep olduklarının hesabını iyi yapmalı, onur, kimlik, kişilik, karakter incitici, acı verici söz ve eylemlerden şiddetle kaçınmalıdır. Herkesin bildiği üzere, “Kılıç yarası geçer, dil yarası geçmez”.
Allah’ı Zülcelal, Kur’an’ı Kerim’de; “Allah’ın koyduğu sınırları sakın aşmayınız” buyurur.
Gerek ferdi, gerekse toplumsal iş ve ilişkilerimizde haddimizi bilmeli, sınırlarımızı zorlamamalı ve dosdoğru olan çizgiyi aşmamalıyız.
Çevrenizde şöyle bir bakın!
Gerek konuşmalarıyla, gerekse davranışları ve yaptıklarıyla, sınırları zorlayıp, çizgiyi aşan ne kadar da çok insan var. İzansız ve dengesiz ve tutarsız insanlara çokça rastlarsınız. Yeter ki biraz daha titiz ve dikkatli bakın. Belki bir süre için her şey yolundaymış gibi görünebilir, ama ilerleyen zamanda ve süreçte, bunun cezasını göreceği ve sonuçlarına katlanmak zorunda kaldığını rahatlıkla gözlemleyebilirseniz. Ne varsa, olgunlukta, ağırbaşlılıkta var, saygılı ve hürmetli, hoşgörülü olmakta var.
Günü gelir herkes söylediğinin ve yaptığının hesabını verecektir.
Sonucu neye mal olursa olsun.
Siz, siz olun biraz daha dikkatli olun.
Her yerde ve her zaman dosdoğru olun.
Kerim BAYDAK