Kış başlangıcı olan sonbaharın bu ilk demlerinde, zor durumda olanları görünce;" imtihan kimindir?" diye, hiç düşündünüz mü? Aslında bu onların imtihanı değil, onlardan zengin olanların imtihanıdır.
Sofrasında kuş sütü eksik etmeyen, ey kıllı göbeklerini kaşıyanlar, yediklerini hazmedebilmek için maden sularına sarılanları midesine bayram ettirdikten sonra, köşelerine çekilerek, sıcacık kahvelerini höpürdeterek keyifle içenler, envaı çeşit nimetlerle donatılan masalarda güle eğlen yemek yiyenler, içiniz ne kadar rahat oluyor, caba, ne kadar vicdanınız sızlıyor? Hiç düşündünüz mü?
Gerçekten bu onların mı, yoksa sizlerin mi imtihanıdır?
*
Bazılarına 5 kardeşli Osmanlı tokadını tattırmak gerek ama...
Çeşitli sebepler insanı az da olsa durduruyor. Ancak Allah (cc) haklarından gelsin.
*
Çok gördük, çok duyduk, çokça şahit olduk.
Çok söyledik, çok uyardık, çokça telkin de bulunduk.
“Peki, sonuç?” diyeceksiniz.
Siz ne anladıysanız, ben de onu!
Ya söylediklerimiz kar etmiyor, ya söylenenler anlaşılmıyor!
Ya söylenenler bunu bilmiyor, ya kaale alınmıyor!
Yani binmişiz bir alamete, gidiyoruz!…
*
Türkiye, sınırımızı ihlal eden bir Rusya uçağını düşürdü. ABD ve diğer Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye karşı cephe almalarını anlayabilirim. Çünkü bugüne kadar Türkiye’ye dost görünen bu ülkelerin, günü geldiğinde karşı olduklarını/durduklarını hep görmüşüzdür. Bunların öyle davranmaları kendi özlerine yakışanı, mevcut olanın dışarıya yansımasıdır, normaldir diye karşılanabilir. Ancak sözde İslam geçinen İran’ın Rusya ile aynı dili konuşması öyle yenilir yutulur, kabul edilebilir cinsten değil. Hatta Katil ve zalim Esad ile de aynı dili konuşuyorlar. Çeçenistan ’tandan bazıları aynı dili konuşuyorlar. Yetmiyor, içimizden bazıları aynı dili konuşuyor. Aynı gemide olduğunu unutan zevatlar, çok talihsiz demeçler ve söylemlerde bulunuyorlar.12 milyonu evlerinden yurdundan eden bir Nemrut, yine 3 milyon insana ev sahipliği yapan Türkiye’ye karşı bir Nemrut olan Esad var. Birçok ülke gibi Türkiye’nin de bazı hassasiyetleri, bazı özelleri, bazı kırmızı çizgileri vardır, Elbette bunlara gelecek her türlü saldırılara karşı gerekli tedbirleri alacak, karşı koyacak güçleri devreye sokacaktır. Ha, nedense bu arada İsrail denen baş belasının da sesi soluğu hiç çıkmıyor.
*
Eğer varsam, sana dünya vardır,
Benim meskenim sadece o yardır,
Gelen göçmüş, kalanlara ardır,
Bu bakış sadece dünyaya kardır... Kerim BAYDAK
*
Irak savaşında, Saddam’ın füzelerinden güya korunmak için, pencereler hep hamurla kapatılırdı. Şimdi de "ya Rusya bize saldırırsa, biz nereye gideriz?" muhabbetleri yapılıyor. "Sahi Suriyeliler Türkiye`ye geliyor da, peki Türkiye`den giden olursa, nereye sığınacak, yani hangi komşuya!!" diye çay sohbetlerinde ciddi ciddi konuşuluyor.
*
Ortaokula giden oğlum;" bu ne böyle ya! Sabah erkenden okula mı gidilir. Eğer bakan olursam, çocukları saat 9`dan sonra okula göndereceğim!" dedi. “Şimdi güler misiz, ağlar mısınız!” kabilinden olan bu sözüne karşılık, hak vermedim de değil hani! Gerçekten sabah erkenden kalkıyorlar, daha karanlık, yemek yemesi gerekirken yiyemiyorlar, gözler uyku mahmurluğunda derse giriyorlar. Dersi nasıl dinliyorlar onu da bilemiyorum ya! Eğer öğretmenler de aynı haldelerse, vay eğitim haline!
Kerim BAYDAK