Bir yıl önce bu ülke çok büyük bir badire atlattı. 15 Temmuz 2016’da denenen ama milletin iradesiyle ters tepen darbe girişimi, eğer gerçekleşmiş olsaydı, şimdi böyle bir ülkemiz ve bu ülkede yaşayan, -aralarında bizlerin de olduğu- böyle bir milletin çoğunluğu olmayacaktı.
Fetö terör örgütünün, bir cemaatten fırlama yapı olduğunu unutmamak, akıl ve izanlarını kiraya verenlerin neler yapabileceğini akıldan çıkarmamak gerekiyor. Tıpkı Hasan Sabbah ve müritleri gibi…
***
Geçen gün işyerimize Kur’an-ı Kerim, ilmihal gibi kitapları satan bir imam geldi. Bir camide görevli imam, hafta sonları kitap satarak “hizmet” yaptığını söyledi ve bağlı bulunduğu cemaati övmeye başladı.
Kitaplardan almayacağımı, yeteri kadar kitabımın olduğunu söyledim.
Bir soluklanmak istedi, buyur ettim.
Başladı anlatmaya…
Daha doğrusu cemaatini tebliğ etmeye…
O cemaatin adını vermeyeceğim ki, farklı şekilde “genelleme” yapabilesiniz.
Hoca efendilerinin Fetö’yü yıllar önce tanıdığını ve herkesi uyardığını söyledi.
Onlarca kitabında bu konuyu dile getirmiş.
Hükümet bir türlü uyanmamış.
Sırf bu nedenle hükümetin yetkilileri hoca efendiye cephe almış ama sonra onun haklılığına kanaat getirmişler.
Fetö’nün İslam’a ve Müslümanlara büyük zarar verdiğini söyledi.
Haklıydı, aslında “İslami hizmetlere” çok büyük zarar verdi, “yardımlaşma” duygularını köreltti ve bundan sonra insanlar “yardım” edecek yer ararken, “cemaat” olmamasına dikkat edecek.
Bu da, bu işi hakkıyla yapan, sırf Allah rızası için hizmet edenlerin işini köreltecek, yeniden güven kazanmak çok zor olacak.
Ama biz yaşananlardan ders almıyoruz.
Hem siyasiler nezdinde hem cemaatler nezdinde…
Vatandaş olarak da çok ders aldığımız söylenemez.
Yıllar yılı “kendi cemaatlerini kurtarılmış” gören ve kendilerinden olmayanları “cehennemin yedi kat altında yer ayarlayan” cemaatlerin İslam’a, Müslümanlara ve İslami hizmetlere ne kadar zarar verdiğini bir türlü anlamadı/anlamak istemediler.
İnsanlar dini duygularıyla kendisine yakın hissettiği cemaatlere destek verdi, bir arada oldu, yayınlarını aldı, okudu, dinledi, izledi.
Zekâtını, fitresini, sadakasını ve kurbanını bağışladı, yetmedi çok büyük rakamlarda destek oldu, kendisini daha iyi hissetti, iyi insan, iyi Müslüman olmak için harcadıkça harcadı.
İmam olan ve bir cemaatin yayınlarını satan kişinin anlattıklarına dönelim…
Fetö’yü yerden yere vurdu, haklıydı ama onun vurma nedeninin “darbeye kalkışması” olmadığını anlayabiliyordum.
“Sırada falanca cemaat var” dedi.
“Parayla çok uğraşıyorlar, insanın gözünün içine bakmıyorlar, sürekli yardım topluyor, mal biriktiriyorlar.”
“Sırada o cemaat var” dedi.
Çünkü onlar “dinden çıkmıştı…”
Bir başka cemaat de öyleydi, şu cemaatte…
Çünkü kurtuluşa eren cemaat, mensubu olduğu cemaatti.
Zillet içinde debelenense kendilerinden olmayan cemaatti.
Oysa hepsi Müslüman’dı…
İslam dinine mensuptu.
Hepsi namaz kılıyor, yönlerini kıbleye çeviriyor ve “Allahu ekber” diyerek namaza başlıyor ve Subhaneke’den sonra mutlaka Fatiha okuyorlardı…
Kuşkusuz hepsi de “Allahu Ekber”in manasını da, “Fatiha’da verdikleri sözü de çok iyi biliyorlardı.
Ama kendi cemaatleri çok önemliydi.
Üstadı azamları, hoca efendileri, muhterem, kıymetli, değerli büyükleri, falanları, filanları da çok büyüktü…
Kurtuluşun yolu, ona tabi olmak, aklını, izanını, ruhunu, kalbini, vicdanını ve merhametini teslim etmekti.
O ne derse, kuşkusuz o doğruydu, dolayısıyla düşünmeye gerek yoktu, bunun tartışması bile abesle iştigaldi.
Onun her dediğinde bir hikmet vardı, bazılarında keramet, bazılarında mucize…
“Şeyh uçmaz” derlerdi büyüklerimiz, “uçuran müritleri bulunur”.
Aynen öyleydi, her cemaat şeyhini uçuruyordu, kanatlarını takıyor, gökyüzüne salıveriyordu.
Biz de aval aval bakıyorduk, yerden göğe doğru…
Biz akıllanmayacağız, (kaba olacak ama) bu kafayla biz adam da olmayacağız.
Barış ve hoşgörü dini olan İslam’ın kuşatıcılığını cemaatle sınırlandırmak, İslam dinine yapılan en büyük kötülüktür.
Hizmet alanları farklı olabilir ama “hepsi bu dine mensuptur ve hepsi kendi alanında güzel işler yapıyor” demek çok mu zor?
Biz hiç tarihten ders almayacak mıyız, batının bizi parça pincik etmesine destek olacak, yaktığı ateşe bir odun da biz mi atacağız?
Tweetimden Seçmeler
Bunca yaşanan acı sizi hüngür hüngür ağlatmıyorsa, göz pınarlarınız değil, kalbiniz kurumuştur.