Misafirliği ve misafirperverliği bizim milletten daha fazla seven kimse olmadığı inancındayım. Hem dinimiz gereği, hem de geleneklerimiz gereği, misafirimize haddinden fazla ilgi, alaka gösterir, değer veririz. Peki, kötü bir şey mi? Elbette değil. Ancak son zamanlarda misafir ağırlamak, artık misafirlikten çıktı, misafirperverliğimiz de dejenere oldu.

İnsancımız gereği, misafirin rızkıyla geldiğine inanılır. Misafirin olduğu bir sofra bereketlenir denilir. Atalarımızdan bize miras olarak kalan misafirperverlik, bir kültür haline gelerek, insanî ilişkiler de büyük mükemmeliyetçilik vardır.

Batıdır diyerek aldığımız çoğu şey, bizleri biz olmaktan çıkarmış, özümüzden uzaklaştırmış, birçok değerimizin yitirilmesine sebep olmuştur.

Millet olarak, gelen misafirimize karşı hiçbir art niyet olmaz.

Gelen misafirimize soframız kadar, yüreğimizi açarız.

Yedirdiğimizin yanında, güler yüzümüzü gösteririz.

Varsa işimiz bırakır, misafirimizle ilgileniriz, onu daha çok memnun etmenin yollarını ararız.

“Misafirimizin bir duası bizim için her şeye değer,” diye biliriz, inancımız gereği.

Misafirimizle hasbihal ederek, sıkmamaya, canının sıkılmamasına çalışırız.

Günümüze döndüğümüzde, eski misafirlik ve misafirperverliklerin kalmadığını görüyoruz. Misafire verilen önem, eskiyle kıyaslanmayacak şekilde tezahür etmektedir.

Kıymet-i Harbiye’si olan bayram günlerinde, ancak misafir olduğumuz ya da misafir kabul ettiğimiz zamanlar dışında pek bağlar kurulmaz. Komşu ziyaretleri, önemli gün ve geceler, hasta ve ölüm- taziye ziyaretleri nadiren yapılmaktadır. O da bir kaç dakikayı geçmemektedir.

Komşuluk ilişkileri zayıfladığından, insanlar birbirinden, hallerinden haberdar olamıyor, sosyal yardımlaşma ve dayanışma diye bir şey kalmıyor. Nitekim şehir hayatında apartmanlaşma kültüründe, karşı komşular bile birbirinden habersiz yaşamaktadır. Ölen komşusundan bile, günler sonra ancak haberdar olmaktadır.

Yaşadığım eski mahallede, henüz misafirlikler ve ziyaretler devam ederken; yeni taşındığım mahalledeki apartman dairesinde ise ne misafir görüyor, ne de misafirliğe gidiyoruz. İlk birkaç bayram günlerinde komşuları ziyaret etmiştim. Eski mahalledeki alışkanlık olsa gerek, ancak bayramlarda kimsenin gelmediğini görünce, biz de üzülerek de olsa kesmek zorunda kaldık.

Hangi vesileyle olursa olsun, gittiğimiz misafirliklerde, ev sahipleri sanki mecburlarmış gibi sıradan bir misafirperverlik gösteriyorlar.

Örnek mi istiyorsunuz?

Hepiniz misafirliğe gitmişsinizdir. Hangi misafirlikte televizyon, bilgisayar ve cep telefonlarına olan ilgi kadar, misafire ilgi gösteriliyor, söyleyebilir misiniz?

Sanki misafirliğe televizyon seyretmek ya da bilgisayara bakmak için gitmişsinizdir.

Ev sahiplerinin elinden kumanda düşmez. Bir taraftan ilgileniyormuş gibi yaparken, diğer taraftan habire zapping, internette sörf yapmaktadır. Televizyon seyretmekse, internete girmekse, pekâlâ bunu evimizde de yapabilirdik. Ne gerek vardı ki misafirliğe gitmeye, değil mi ama….İnsan gittiğine, gideceğine pişman olmaktadır. Bir sorgulama içerisinde girdiğimizde, bir özeleştiri yaptığımızda, hemen hepimiz aynı hatayı yapmaktayız. İnsan insanla sohbet etme ihtiyacı hissediyor, dertlerini, sıkıntılarını paylaşmak istiyor.

Misafir çok önemlidir, o önemi, değeri ve farkındalığı hissettirmelidir.

Televizyon, cep telefonu, tablet, bilgisayar… artık ne varsa kapatılmalı ve misafirin gözüne bakarak konuşulmalıdır. Yüksek sesle, konuşulmamalı, en güzel şekilde ağırlamalı, izzet ve ikramda kusur yapılmamalıdır.

Çünkü biz İslam dinine mensup Müslümanız. Bizim diğer toplumlardan ayıran farkımız, buydu, bu da olmalıdır.

Başka bir ülkede, komşusu açlıktan ölse, oralı olmazlar; ama dinimiz ne diyor, “komşusu aç olarak yatarken, kendisi tok yatan bizden değildir” diyor.

Dinimiz, “misafir kısmetiyle gelir” diyor.

 

Kerim BAYDAK

[email protected]