Olmuyor arkadaş, gerçekten olmuyor.
Bir türlü beceremiyoruz.
İlla ki başımıza vura vura bir şeyleri yaptıracaklar.
Hür ve özgür irademize sahiplik edemiyoruz.
Aklımızı, duygularımızı, sorumluluklarımızı başkalarına kiralamışız.
Kendi inisiyatifimizle, sorumluluk alamıyoruz.
Bir türlü bir noktada durmayı veya bir çizgide paralel ilerlemeyi sağlayamıyoruz.
Hep yalpalayıp duruyoruz, sarhoşlar gibi…
Biraz dik durun ya hu, yani!
***
Her şeyi yanlış anlıyoruz.
Bize “neyi yapın!” deseler, tersini yapıyoruz.
Kontrollü sosyal yaşam dediler, eskiye dönüş, serbest yaşamak anladık.
Normalleşme dediler, anormalleşme anladık.
Yani anormal sosyalleşme için, fikir ve ağız birliği yapmış gibiyiz.
Topyekûn bir suiistimal ve vurdumduymazlık var.
İlla ki herkesin başına bir kolluk kuvveti mi dikmek gerek.
Ne kadar özgüven eksikliğimiz var.
Belki de aşırı özgüvenimiz var.
Yoksa bu kadar rehavet neden!
Pes yani!
***
Suçu biz işleriz, ama muhakkak suçlayacak birilerini buluruz.
Kendimizi aklamak, suç isnat etmek için, birilerini arar dururuz.
Bu belâ ve musibetten kurtulmak için, bizden 3 önlem almamız ve uymamız isteniyor.
Maske, sosyal mesafe, hijyen ( temizlik kuralları)”
Hem uymuyoruz, hem uymayanları uyarmıyoruz.
En önemlisi de, sürekli birilerini suçluyoruz.
Devlet, hükümet, millet, yönetim, kişi, ne bileyim, illa ki suçlayacak birisini buluyoruz.
Bir sefer de aklımızı başımıza devşirerek, özeleştiri yapmıyoruz.
Alınan önlemlere ve kurallara ne kadar uyduğumuzu düşünmüyoruz.
Çok kolay olduğu için, suçu hep başkalarının üstüne atıyoruz.
El insaf yani!
***
Baş belâsı virüsün yayılması için, her yola başvuruyoruz.
Eski alışkanlıkların alasını yapmaktan geri kalmıyoruz.
Tamam, özgürüz anladık!
Bazı aşırı özgürlükler, ölüme davetiye çıkarıyor bilesiniz.
Tam da bu ortamda olduğu gibi, tam da yaptığımız gibi…
Düğünler, özel günler, asker uğurlamalar, taziyeler, kahveler, iç içe yapılan sınavlar, orada burada kurulan yaşlı meclisleri, oyun salonları, toplu ve iç içe yenilen yemekler…
Âdeta davet ediyoruz, bulaşıcı illeti!..
Olmaz, olmuyor, asla böyle olmaz.
İnsan çok şeyler (her şey) yapmak istiyor, nefsini memnun etmek adına…
Görünen o ki durum o kadar da iç açıcı değil.
Her gün çevremizde, bölgemizde, ülkemizde, vakalar artıyor.
Ölümler oluyor ve biz hâlâ anormal normalleşmede inat ediyoruz.
Alınan önlem ve tedbirlere uymamakta ısrar ediyoruz.
Ta ki başımıza gelene kadar, bir sevdiğimizi alana kadar…
Yeter artık, kendinize gelin, aklınızı başınıza devşirin, bu işin şakası yok.
Bu virüs, tüm insanı değerlerimizi bitirdi, bari ölümümüze sebep olmasın!
İnat değil, uyum gerek yani!
Vallahi, olmuyor arkadaş, olmuyor!
Kerim BAYDAK