Ölüm Gelirse, Baş Göz Üstüne
İnsan, doğar, yaşar ve ölür.
Bu yaşam biçimi, canlılar için gerçektir ve mutlak vazgeçilmezdir.
Canlılar yaşadığı ve yaşandığı kadar vardır.
İster yaşayanlar için olsun, ister yaşamayıp ebedi âleme göç edenler için olsun, gerisi ya hafızalarda kalır ya da hayallerde devam eder.
Hatıra, ümidi, hayal olarak devam etse de, sonuçta yaşayanlar için, hep hayat devam etmektedir.
Vadesi dolan, dar-ül faniden dar-ül bakaya seyahat edecektir.
Topladığı azığı nispetinde ya sıkıntısını çekecektir ya sefasını sürecektir.
Ya yaptıklarıyla cezalandırılacak, ya mükâfatlandırılacaktır.
Göçüp gitmek en kolayı olsa gerek, esas zor olanı bu fani âlemde yaşamaktır, yaşayabilmektir.
Hele yaşarken, hayatı güzel ve adabınca edebince yaşamak, en zoru olsa gerek.
Bazı insanlar yaşama sıkı sıkıya dört elle sarılarak hayatlarını idame ettirmeye çalışırlarken, bazıları da hayatın kendilerini sarılmasını, tutmasını beklerler, akıl kârı olmayan beklentiler içerisine girerler.
Malum yaşarken her insanın istediği gibi işler yolunda gitmeyebilir, her şey istenildiği gibi şekillenemeyebilir.
İnsan bazen çevresindeki dengeli, tutarlı ve etkili olmayan ilişkiler kurmada bir hayli zorlanabilir. Önemli olan, sabırla, azimle, bıkmadan, usanmadan, yorulmadan, mücadeleci bir ruhla sıkıntıları ve zorlukları yenemeye çalışmaktır.
Belki hayatımızın en önemli özelliklerinden birisi zorlukları yenmektir. Ancak bu şekilde yaşamdan, yaşananlardan, yaşatılanlardan zevk alabiliriz, mutlu ve huzurlu olabiliriz.
Bu şekilde hayatını iademe edenler, her zaman saygıya ve hürmete layık olmuşlardır.
Bu şekilde yaşayanlar, her zaman öldükten sonra hayırla yâd edilmişlerdir.
Bu yüzden bazı insanlar ardından hep iyilikleri, güzellikleri söylenmiştir.
Bu yüzden insanlar ölümünden sonar hep hafızalarda, hayallerde ve hatıralarda yer almışlardır.
Bu dünyada anılanlar, iyilikleri söylenenler, inanıyoruz ki ahirette de mükâfatını alacaktır.
Bu dünyada ölümlü olan insanlar, ebedi âlemde ölümsüzleşeceklerdir.
Ne olursa olsun bu dünyaya teşrif edenler, şüphe yok ki ölecekler ve ebedi âleme göç edecekler.
Ölüm aldığımız nefes, içtiğimiz su, duyduğumuz ses kadar yakınmış meğer.
Doğmak ve ölmek…
İşte dünyanın tüm serüveni!..
Birbiriyle kıyasla, kısadır hayat, bir çizgi kadar ince, bazen uzun, bazen kısa…
Asırlarca sürse de hayat kısa, bir an gelecek, her şey boş olacak.
Ölüm denen gerçek, er geç seni de bulacak.
Bu şerbetten herkes içecek.
Sevdiklerimizin ölümleri bizleri acı ve ızdırap verse de,
Sevdiklerimizin yokluğu bizleri hüzne sevk edip mahzun etse de,
Tek ve en önemli tesellimiz ukba da yan yana geleceğimiz,
Yarın mahşer gününde, beraber olma/olabilme ümidimiz,
Bizleri hep huzurlu kılar ve mutlu eder.
“Zalim izzetinde, mazlum zilletinde, göçüp gidiyorlar!” (Bediüzzaman)
“O halde, ölüm gelirse, baş göz üstüne”
Kerim BAYDAK