Çok insan tanıdım, çok insan sevdim bu güne kadar bir o kadar da üzüp kırdım mı bilemiyorum, rengine, boyuna, yaşına, kantar vurmadan sevdim, daha doğrusu ben insanca düşünüp insanca yaşayan yada yaşamayı düşleyen tüm insanları sevdim, adeta eşit parçalara böldüm ufacık yüreğimi sınır çekmeden…
İnsan vardır iyi-kötü, insanlar vardır siyah beyaz yada sarı, inançlı-inançsız anlayacağınız var olan hep insandır, paylar değişse de değişmeyen ortak bir payda vardır insan olmak ve insan kalabilmek, yaşanan acılar hep aynıdır aslında, duyulan sevinçler, akan gözyaşları, farklı sebeplerle de olsa hissettikleri aynıdır, insanlar aynı şarkılarla hüzünlenir, aynı oyunlarla güler yada üzülürüz, aynı filimler için sıraya gireriz, hepimiz farklı bir şeye inanıyoruzdur, farklı amaç ve gayeler edinmişizdir, hayat adına yıkılış sebeplerimiz çoğu kez aynıdır, hepimiz insanız, hepimiz aşk acısı çeker, hepimiz aynı şekilde yanar, sevdiklerimizi yitirdiğimizde yok olduğumuzu düşünürüz, aslında farklı paylarımıza oranla ne de çoktur ortak paydalarımız…
İnsana özgü en temel his ise SEVGİDİR. Duygular sevgiden doğar onun ölçüsüne göre şekillenir…
Herhangi bir dine, dile, milliyete, inanca mensup olmadan önce asıl kimliğimiz İnsandır, bir mezar gördüğünüzde yatan kişinin dinini, cinsiyetini, tenini, rengini, kimliğini düşünmezsiniz o sadece ama sadece insandır…
Hayat yiyen, içen, uyuyan, dünyaya yeni nesiller getiren bir beşer’ den ibarettir. İşe önce kendimizi tanımakla başlayıp hakikatin peşine düşen ve varoluş bilincine sahip bir insana giden yolculuk kadardır, aksi takdirde neden insan yanı başında düşüp ağlayan bir çocuğu kaldırmadan geçemez? neden bir haksızlığa karşı tüm kalbiyle olsun karşı çıkmadan duramaz istisnalar hariç tabi…
Çünkü her birey sadece canlılığını sürdürecek meleklerle donanıp bu dünyaya doğmuş değildir. Üzerini örtmez ise içinde bulunabileceği temiz bir vicdan da vardır. Kim bilir belki de insana Allah’ ın ruhundan üflediğinden bir cüzdür. Umulur ki taştan daha da katı kesilmemiş bir kalbe sahip herkes gün gelir şu geçici hayatta esas olanın – belki hakkıyla olmayı başaramazsa bile iyi ve erdemli olduğunu sezer ve vicdanı ona neyin doğru neyin yanlış olduğunu zaten söyler…
İşin özü sana sağ gösterip sol vuranı da affedebilmektir. İnsan olmak, kin tutmamaktır insan olabilmek, affedebilmektir, vermektir, veren el alan elden üstündür derler ya cömertlik, paylaşımdır ve de iyi ruhlu olabilmektir. İnsan olabilmek…
Bir sanat olsaydı hayatı sevmek, daha çok öğrenmek için can atardı belki insanoğlu, farkına varabilse belki de uğraştığı tüm şeylerin boş ve gereksiz olduğunu anlayabilirdi değil mi, tek bir şarkının değil de bir çok melodinin tınlaması gibi kulağa hoş gelen her şeyi daha iyi algılayamaz mıydık! ya peki gökkuşağının tüm renklerini daha ayrıntılı görmez miydik, sanat yalnızca görmek değildir ki aynı zamanda derinliğiyle de titreyebilmektir. O hissiyatta olmak da sevgiye kapılarını sonsuza katar açmak değil midir? eee öyleyse yarına hayatta olacağımızı kim garanti edebilir, hiçbir şey için geç sayılmaz insanları seviyorum demek için yarın ise çok geç olabilir! s e v g i l e r i m l e…