Derler ki, şehri bilmeyen, şehri hissetmeyen ve şehri yaşamayanlara şehri anlatmak zordur.

Şehrin kültürünü, kimliğini, hafızasını, ruhunu bilmek; o şehri bilmek, o şehri anlamak demektir.

Bu yüzden şehirde yaşamak ile şehri yaşamanın farklı olduğunu söylerler. Sokaklarından, yollarından, ağaçlarından, evlerinden ve insanlarından habersizce, farkında olmadan ve hatta aymazca yaşayanların o şehre dair bir aidiyetleri ve geleceğe dair tasavvurları da olamaz.

Bu bilince sahip olanlar şehre dair; şehri şehir yapan ne varsa onları koruma, kollama ve geliştirme gayreti içinde olurlar. Yeni şeyler yaparken de, mevcutları değiştirmeye ve geliştirmeye çalışırken de hep bu gerçeği göz önünde bulundururlar.

Geçmişten gelen eser ve değerleri bir emanet olarak kabul eder ve sonraki nesillere hakkıyla aktarılması için de gerekli hassasiyeti gösterirler.

Bir yapı şehrin hafızasında yer etmiş, nesillere mal olmuş, hatıralarla yüklü ise, o binayı yıkmak ve yerine bambaşka bir bina yapmak şehrin hafızasına da, hatırasına da, gelecek nesillere de zarar verir.

Elbette, binaların da, yapıların da bir ömrü vardır, bir kullanma süresi vardır. Kullanma süresi bittiğinde tehlike arz ediyorsa gereği yapılır. Ancak o yapı şehre mal olmuş bir kimlikte ise ya güçlendirilmeli ya da aynı özellikte yeniden inşa edilmeli. Tabi dokuyu da bozmadan ve örselemeden…

Aksi durum imha etmektir ki, bu da ihanettir denebilir.

***

Yukarıdaki satırlar, bundan yaklaşık iki yıl önce Vali Konağı (Evi) için yazdığım yazıdan ufak tefek değişiklerle aldığım bir bölüm.

Bugün de benzer bir konu ama farklı bir binadan bahsedeceğim.

Halk arasında “Orman Binası” olarak bilinen Orman İşletme Müdürlüğünün epeydir boşaltılmış olan binası.

Geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabımdan bu bina ile ilgili duygularımı paylaşmıştım. Bilahare bu kurumda uzun yıllar idareci olarak çalışmış olan Orman Mühendisi Suat Tekin Bey daha detaylı bir paylaşım yaptı. Son olarak bu konuya hassasiyet göstererek örnek bir çalışma yapan Güne Bakış gazetesi manşetten haber yaparak önerilerde bulundu.

Malum, şehrimizde tarihi bina sayısı yok denecek kadar az. Olanlar da çok eski değil. Bir Keleş Konağımız var (burayı kazandıranlara müteşekkiriz), onu da tam olarak nasıl kullanacağımızı bilemiyoruz.

Bugüne taşıyamadığımız, hor ve hoyrat kullanarak yıkıp yok ettiğimiz birçok tarihi ve sanatsal değere haiz binamızı bugün mumla ve hatta hayıflanarak arıyoruz.

Çünkü günümüzde böylesi yapılara sahip şehirlerin bunları değerlendirerek turizm ve kültür alanında önemli faaliyet alanlarına dönüştürdüklerini, şehirlerine katma değer kattıklarını görmek bizi gerçekten üzüyor.

Kadim bir geçmişe sahip olmasına rağmen şehrimizin bu konuda yoksul ve yoksun olması geçmişteki idarecilerin vizyonsuzluğuna bağlansa da sonuçta kaybeden memleket oluyor.

Orman Binası, şehrin kadim mahallelerinden olan Eskisaray Mahallesinin sembol ve adeta nirengi noktası yapılarından. Üstelik göz önünde ve güzel bir konumda.

Kurum binayı boşaltmış ve başka yere taşınmış. Şu anda boş, adeta kendi kaderine terk edilmiş, muhtemelen yıkılacağı günü bekliyor.

Bir ara satılacağını duymuştum.

Yazık olur. Bu binanın yıkılması ve yerine beton bloklar dikilmesi gerçekten yazık olur. Şehre de, semte de, tarihe de yazık olur.

Binanın aslı bodrum katın üstüne iki kat nahit taştan yapılmış. Sonradan üçüncü katı da eklemişler. Boyası ve sıvası sıyrılınca otantik ve orijinal hali ortaya çıkacaktır.

Bunun yerine şunlar yapılabilir mesela.

Titiz bir yenileme çalışması ile bina yeniden canlandırılabilir.

Sonra da;

Binayı aynı kurum yani Orman İşletme Müdürlüğü sembolik de olsa idari bina olarak kullanmaya devam edebilir.

Olmadı Güne Bakış Gazetesinin detaylı bir şekilde anlattığı gibi Orman Müzesi olarak değerlendirilebilir.

Şehrimizde yıllardan beri söylediğimiz kültür müzesi eksikliği burası ile giderilebilir ve kültür müzesine dönüştürülebilir.

Otantik bir kafeterya veya lokanta olarak işletilebilir.

Daha farklı ve güzel fikirler çıkacaktır elbette. Yeter ki bu manada olumlu ve yapıcı hareket edilsin. Şehrin nefes alabileceği mekânlar zaten çok az iken burası da yok olup gitmesin diyoruz.

Böylesi yapılar şehri geçmişine bağlayan bağlardır, hafızasıdır. Bu bağlar aynı zamanda şehre aidiyet kazandıran, kimlik, kişilik ve kültür oluşturan değerlerdendir.

Bahçesi ile birlikte güzel bir ortam/mekân olabilecek bu binayı yıkıp beton yığını olmaktan kurtaracak yöneticilerimiz emin olun hayırla, güzelliklerle anılacaktır.

Vesselam.