Bir türlü nefsimizle baş edebilmeyi başaramıyoruz.

Şeytanla, şeytanî vesveselerle baş etmek, dünyadaki en büyük imtihanımız olmuştur.

Şeytanla insanın savaşması dünya var olduğundan bu yana sürmüştür ve kıyamete kadar da devam edecektir.

Şeytan, belki de en zayıf noktalarımızı, zaaflarımızı bildiğinden olsa gerek, sürekli bizimle beraber, hep bizi yoldan çıkarmaktan yana, hep haktan, hukuktan, adaletten ve doğruluktan ayırmak için, bütün gücüyle, var olan her türlü silahıyla mücadele ediyor.

Nefsimizin esiri olduğumuz bir dünyada, şeytan bizleri kılıktan kılığa, renkten renge sokmaktadır.

Bir türlü yakamızı kurtaramadığımız, mücadele etmekte zorlandığımız, sürekli kendimizi savaşır halde bulduğumuz bir meydanda; bize yaptırmadığı bir şey kalmıyor.

Yalan-yanlış söz mü dersiniz, ahlaksızca yapılan davranış mı dersiniz, para, mal, mülk, şan, şöhret, mevki, makam, heva ve heveslere kul-köle olmak mı derseniz, hâsılı her şey mevcut fanilik yaşantımızda.

Şeytanın insanoğlunu kandırmada ki en önemli silahı hiç şüphesiz nefistir. Nefis yoluyla bizlere her türlü melaneti yaptırmaktadır.

İnsanoğlu olarak şan, şöhret, para ve kısaca haram yoldan zengin olma hayali oldukça, şeytana ve nefse gün doğmuş demektir.

İnsanın bir takım hayalleri, düşünceleri ve beklentileri, beraberinde haram olan şeyler getirmektedir.

İnsana huzur, sanki bu haram olan şeyleri yapmaktaymış gibi süslü-püslü ve şaşalı gösterilmesinde, çoğu kişinin haram olanların arkasında sürüklenmesine sebep olmaktadır.

Tam da o esnada, işte şeytan ve şeytani vesveseler devreye girer ve geri dönülmesi zor zayiatlarla bir uçuruma doğru sürükler.

Huzurun, rahatın, kurtuluşun bunlarda olmadığını bilmeyen insan, huzurun İslam’da olduğunu da bir an için unutuverir.

Bunun neticesinde, kin, nefret, hırs, yalan, dolan gibi kötü emareler ardı ardına gelir.

İnsanın bakış açıları, kriterleri, arzu, istek ve talepleri, bir an da ters düz, alabora oluverir.

Geri dönüşü olmayan bir yola girdiğimizden, elde-avuçta, edinimlerimiz, artık ne varsa, bu uğurda harcayıveririz.

Helalı-haramı birbirinden ayırt edemeyiz.

Her şeyi para kazanmak için, bir amaç haline geldiğinden, paraya tapar hale, her şeye muktedir hale getirdiler.

Halk arasında sıklıkla söylenen bir söz vardır.

“Kızı anasından ayıran paradır!”

“Kardeşi kardeşten soğutan paradır!”

“Paranın bu dünyada yapamayacağı şey yoktur.

 Hatta rahmetli dedem der di ki, “Oğlum paranız olursa, cehennemden size kar gelir.”

Cehennemden kar nasıl gelirmiş bilemiyorum, ama galiba anlatmak istediği, “bu zamanda paran varsa, her şeyi yapabilirsin, her şeyi alabilirsin” dediğini düşünüyorum.

Son asrın Müceddidi Üstat Hazretleri Bediüzzaman Said Nursi ne güzel demiş: “Dost istersen Allah yeter. Düşman istersen nefis yeter”

Elbette para kazanacaksınız, ama kölesi olmayacaksınız.

Elbette para kazanacaksınız, ama asla amaç için kullanmayacaksınız.

Unutmayınız, Karun kadar zengin olsanız da,  Firavun kadar zalim olsanız da, dünyanın en muteber insanı olsanız da muhakkak öleceksiniz.

Sakın ola nefsinize uyarak, şeytani vesveselere kanarak kendinizden geçmeyiniz.

Bazı şeyleri elde etmede amaç olarak kullanmayınız.

Amaç edindiğiniz o saltanat, bir gün sizin için araç olarak kullanılabilir.

 

Kerim BAYDAK

[email protected]