Son sürat yerel seçimlere giriyoruz.
Çarşı-pazar, cadde-sokak, parti bayraklarından geçilmiyor.
Cıvıl, cıvıl, rengârenk, aşırı bir bayrak cümbüşü söz konusu…
Karargâhlardan ve araçlardan zangır zangır yükselen, enteresan, tarz tarz müzikler…
Duyarlı-duyarsız, ilgili-ilgisiz, sorumlu-sorumsuz, heyecansız…
Davul-zurna eşliğinde, akıp giden insanlar…
Bir an da çoğalan insan kalabalıkları…
***
Öfke nöbetlerine girilmiş gibi, nahoş söylemler havada uçuşuyor...
İnsanlar, birbirine olmadık sözler sarf ediyorlar.
Kavgaya sebep vesilesi olabilecek, korku ve endişe havası hâkim gibi.
Birbirini sevgi, saygı, hürmet göstermesi gerekirken,
Psikolojik bir harp taarruzuyla, hep belden aşağı vurmalar görüyoruz.
Korkuyoruz, endişeleniyoruz, kaygı duyuyoruz.
Koca koca adamların o hal ve hareketlerini, söylem tarzlarını tasvip edemiyoruz.
Birinin diğerine hakaretvari söylemleri, ortamı germektedir.
Olanları, küçük çocuklarımıza, bir türlü anlatamıyoruz.
***
Saygısızlık, çok olağan bir hale gelmiş gibi,
Çok şükür ki, bu sokağa sirayet etmemektedir.
Panayır, festival havasını andıran sokaklarımız, caddelerimizde gönül rahatlığıyla geziyoruz
Biz millet olarak geçmişte çok sıkıntılar çektik, çok badireler atlattık.
Artık, olanlardan bir ders alma zamanı gelmiştir.
Bizler, hep ders almak yerine, encamında yaşayarak öğreniyoruz.
İlla da bedeller, ödünler vererek, yaşantımızı idame ettirmeye çalışıyoruz.
Tamam da nereye kadar, hiç düşündünüz mü?..
Çünkü yalanların, hırsların, öfkelerin, tehditlerin ve belden aşağı vurmaların…
Çoğu kez ispatlanamayan iftiraların, yaşantımızı alt üst ettiği bir zamanda, zeminde, ortamda…
Hıyanet sarmalının bizi çepeçevre sarıp sarmaladığı bir kavga ortamında…
Pişkinlik derecesinde, atıp tutmalar, koca koca insanlara, hiç mi, hiç yakışmıyor.
***
Kimi zaman kızarken, kimi zaman da gülerek, tebessüm ederek seyrediyoruz.
Kime ne diyeceğimizi, nasıl diyeceğimizi bilemiyoruz.
Öyle bir ortam oluşmuş ki, söylediğiniz her şey, bir an da ters yüz olup, size dönebiliyor.
Ses kirliliği, söz kirliliği hatta erdemli olabilme kirliliği, had safha da…
Bizim yaşam tarzımızda, bizim inancımızda, savaş, yalan-dolan, hırs, öfke, kin, nefret yoktur.
Tercihler ve seçimler, elbette olacaktır.
Her yiğidin yüreğinde, bir aslan yatar.
Herkes inancı ve inandığı nispette, beklentiler içerisine girecektir.
Bu uğurda emek harcayacak, azimle ve gayretle çalışmalar yapacaktır.
Yeter ki bu yapılanlar, insanların özgürlüklerini kısıtlamasın ve sıkıntıya sokmasın
Kimse, kimsenin sırtına basarak yükselme lüksüne, ayrıcalığına sahip değildir.
Kimse, kimseyi sıkıntıya sokarak, bir yerlere gelmenin hesabında olamaz, olmamalıdır.
Böyle bir ortamda; sevinmeli miyiz, üzülmeli miyiz, yoksa düşünmeli miyiz?
Bilemiyorum!
Kerim BAYDAK