Yaşantımız boyunca şikâyet etmedik zamanlarımız, dönemlerimiz yok gibidir.
Tarih boyunca insanlık, yaptıklarından dolayı hep nedametler yaşamıştır.
Yapılanlardan dolayı, ya hep halinden ya da başkasından şikâyetçi olmuştur.
Devletler kendi aralarında, toplumlar kendi aralarında, insanlar kendi aralarında…
Tutarsız ve dengesiz hengâmeler, tuhaf, çarpık ve anlamsız ilişkiler…
Sonuçta hep şikâyetler, hep pişmanlıklar, hep suçlamalar, hep sürekli arayışlar…
Bir ömür boyu, her zaman, her şeyden şikâyet eder olmuşuz
Bir gün de durup düşünememiş, hiç özeleştiri yapmamışız,
Belki de hep hesabımıza öyle gelmiştir.
Şikâyet ettiğimiz konular için, içsel bir sorgulama yapmamışız,
Yaptıklarımızı gözden geçirmemişiz.
Sürekli haktan, hukuktan, adaletten bahsetmişiz ama;
Bir gün de “bu adalet bizim için de lazım olur / olacaktır,” dememişiz.
Vicdanlarımıza hiç başvurmamışız.
Yüreklerimizi sonuna kadar, karşıya açmamışız.
Kalplerimizi mühürlemişiz.
Birçok insanî değeri bir daha bakmamak, hatırlamamak üzere rafa kaldırmışız.
Öfkeyle kalkmış, hep zararla oturmuşuz.
Nefretimize, benliğimize ve bencilliğimize yenik düşmüşüz.
Kendimizi demir parmaklıklar arkasına âdeta hapsetmişiz.
Yetmemiş, ailemizi, dostlarımızı, sevdiklerimizi de mahkûm etmişiz.
Özgür düşünmek, özgür yaşamak, özgür hareket etmek mi?..
Zaman zaman, “o da ne ki!” demişiz.
İnsanî özgürlüğümüze hep sekte, hep gem vurmuşuz.
Huzur, sükûnet, serbest düşünmek, makul ve mantıklı karar vermek hayal oldu.
Elbette şikâyet edeceğiz, etmeliyiz de…
Yalnız şikâyet etmeden önce, bir kez daha teferruatlı düşünmek gerekir.
Özgür olmak ve özgür yaşamak adına…
 
Kerim BAYDAK