Günün hangi saatinde olursa olsun, televizyon başından ayrılamaz olduk. İster yaşlı-genç, kadın-erkek-çocuk olsun, televizyondaki dizilerin başından kalkamıyoruz. Âdeta uyuşturucu gibi, bizleri bağımlı hale getiren dizilerde verilen ve bilinçaltına işleyen mesajlara, kölesi durumuna düştüğümüz dizileri, ne yazık ki bizi sosyal hayattan ettiği gibi, aynı zamanda da sosyal hayatımızdaki ilişkilerimizi bitirmiş durumda.

Bütün kanallarda yer mantarı gibi türeyen dizileri, filmleri izlemek,  bazen canımızı sıkıyor, bazen kıyaslama yapmamıza sebep oluyor, bazen vakit geçirme amaçlı kendimizi şartlandırma sebebiyle izlemek zorunda hissederiz kendimizi. Hemen her yaş ve insana hitap eden bu dizilerle, beynimiz, yüreğimiz, duygu, düşünce ve hayat felsefemiz allak bullak olmuş durumda.
Bu diziler nedeniyle, neyi yapmamız gerektiğini, neyi yapmamamız gerektiğini bilemez durumda olarak, saçma sapan bir yaşam sürmeye mahkûm oluyoruz. Silah, kan, gözyaşı, hıyanet, cinsellik fantezileri, aile içi şiddet, kültürel erozyon, ilişkilerde laçkalık, eşler arasındaki sevgi, saygı ve hoşgörü kaybı gibi onlarca değerimiz baltalanıyor, yok oluyor.
Kimi zaman yeni, farklı, laçkalaşmış bir dünya düzenini, farklı toplumların farklı yaşam tarzları, ailevi yaşam biçimleri, dini objelerle dalga geçen sahneler, art niyetli ve ön yargılı yaklaşımlarla, izletilen dizilerle bağnazlık yaparak, mutedil insanlarla dalga geçercesine makaraya alıp, saçma sapan sahnelerle âdeta dalga geçiyorlar.
Batılı, batıl yaşam tarzı özendirilerek, bu millete dikta etmeye çalışılan dizilerle, bu toplumun temelini bozmaya yönelik bu dizileri, sürekli tekrarlayıp yayınlamalarıyla zaten, kafası karışıp, çeşitli arayışlara yönelen özellikle gençleri televizyona bağımlı hale getirerek, zamanlarını boş, faydasız şeylerle meşgul ediyorlar, yaşam tarzını ve hayat felsefesini tabiri caizse alabora ediyorlar.
Ülkemizden başka, dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar dizilere ve filmlere bağımlı olarak yaşamını devam ettiren bir topluma rastlayamazsınız.
Elinde uzaktan kumanda aletiyle, televizyonlarda sürekli zapping yaparak kafasını uyuşturacak, nefsani duygu ve düşünce sistemine hitap edecek pembe diziler arayan, cinsellik fantezilerini tatmin eden dizilerin sahnelerini bulabilmeye çalışan başka bir toplum gençliğine rastlayamazsınız. Yatak odalarımıza kadar girebilen bu dizilerin yapımcıları, bilinçli olarak, bu bağımlılığımızı kullanarak, yüzümüzdeki beliren hüznü, acıyı ve kederi görünce; bıyık altından gülerek, ağızlarından salya-sümük akıtarak, yağlı kıllı göbeklerini kaşıyarak, yaptıklarının keyfini ve sevincini yaşıyorlar.
Bilgi temelli sistemlerde oynadıkları entrikalarla, düzenli uyguladıkları senaryolarla gençlerimizin, bayanlarımızın ve çocuklarımızın beyinlerini uyuşturan, çalışamaz duruma getiren bu dizilerle bizlerin aile yapısını bozarak, eşlerin arasını açarak, dini, ahlaki ve toplumsal değerlerimizi yerle yeksan ediyorlar.
Sosyolojik hayatımızda, bize, toplumuza, dinimize, yaşam tarzımıza, hayat felsefimize müdahale eden bu yabancıların dizilerinden ya da senaryolardan bir an önce uzak kalmamız gerekir. Artık nasıl yaparız, neyle yaparız, bilemiyorum; ama bir şekilde bu işin üzerinde kafa yormak gerekiyor ve özellikle gençliğimizi, bu ne olduğu, nasıl ve kimler tarafından yapıldığı bilinmeyen saçma sapan dizilerden uzak tutmaya çalışmamız gerekiyor. Şu dizi seyretme alışkanlığımıza ve kültürümüze bir son verelim, özümüze dönelim. Bizi anlatan, bizi yansıtan dizilerin müptelası olmaya gayret ve çaba harcayalım. Yoksa hem kültürümüzü, hem değerlerimizi, hem de gençliğimizi, geleceğimizi kaybederiz.
Zaten romantizmi seven, duygusal bir milletiz; garibe yetime, kimsesize, aciz ve zor durumda olana yardım etme gibi bir yapımız var, bu nedenle seyrettiğimiz filmlerdeki  ( hayali olsa bile) kişileri kendimize uyarlıyor, kişi karakterlerini bize uyguluyor, olayları sanki bizler yaşıyor hale geliyoruz, üzülüyoruz gözyaşı döküyoruz. Özellikle çocuklar bu gördüklerini uygulamaya çalışıyorlar. Tabi sonrasında olanlar oluyor, sonunda pişmanlık ve gözyaşı oluyor; ama nafile!!
Dizilerin etkileme alanından çıkarak, kendimize geldiğimizde de artık olanlar olmuştur, bir türlü gerçek hayatta olduğumuzun farkına varamıyoruz. Gerçek hayata alışana ve rutin işlerimize başlayıncaya kadar da artık olanlar olmuş oluyor.
Ne olur artık, şu televizyon dizilerine bir düzen getirelim, kendimizi bu dizlerden biraz soyutlayalım ve kendimize başka meşgaleler bulalım.
Kerim BAYDAK