Şu an da insanların ceplerinde renk renk kredi kartları bulunmaktadır

Her bankaya ait en az iki adet banka kart ile kredi kartı cüzdanlarda taşınıyor.

Kişinin kim olduğu, ne iş yaptığı, ne kadar para kazandığı gözüne alınmadığında, insanlarda bu kadar kartın bulunmasına şaşırmamak gerekir.

Bankaların kapı önlerine ya da işlek caddelerin köşe başlarına koydukları masalarda, alımlı ve diksiyonu düzgün bayanlarla kart almaları için insanları nasıl ikna etmeye çalıştıklarına şahit olabiliyoruz.

Bir bakıma bankalar kredi kartlarını zorla vermekte ve kullanmaları için insanları zorlamaktadırlar.

Örneğin ücretli çalışanların aldıkları maaş kartlarının yanında,  illa ki bir kredi kartı almaları da zorunlu hale getirilmiştir.

Belki bankalar, “madem öyle, onlar da kullanmasınlar canım!” diyebilirler.

Ancak ne mümkün, cebinde kart olup da kullanmamak, imkânı yok!

Bankalar her gün defalarca e–mailler ve telefonlara mesajlar gönderebiliyorlar.

Bu mesajlarda, insanlara kredi almaları çok cazip gösterebiliyorlar.

“Bankalar kredi vermekte yarışıyorlar” dersek, abartılı olmaz herhalde.

Verilen kredi kartlarını iptal etmeye çalıştığınızda da dökülen dillerle ikna ederek vazgeçirmeye çalışmaksa, ayrı bir muamma!

Artık talepler insanlardan, ziyade bankalardan gelmektedir. Kredi kartlarının vatandaşın cebinde olması ve sayılarının onlarla ifade edilmesi, şüphe yok ki bankaların menfaatleri icabıdır.

Aynı bankaya ait olan kredi kartlarının bile birkaç tanesini çıkarmışlar.

Bir şekilde bu kartların insanların cebine girmesinde, reklam, tanıtım gibi hiçbir masraftan kaçınmadıkları bilinen bir gerçektir.

Kredi kartı harcamalarında ipin ucunu kaçıran tüketiciler, zamanı geldiğinde ödeyemedikleri takdirde;  taksitlendirmelerle, faizlerle, komisyonlarla vb. cezalarla karşı karşıya kalmaktadır.

Zaten geçinmekte zorlanan hizmet erbabı veya ücretli çalışanlar, herhangi bir işle az da olsa iştigal eden esnaflar; hesap ekstreleri önüne geldiğinde, pişmanlıklar söz konusu olmakta, artık olan olmuş ve iş işten geçmiştir.

Tüketiciler arasında herhangi bir ayırıma gitmeden, hepsi aynı kategoride değerlendirilerek; onların bu ödememeleri üzerinden rant elde etmektedirler.

Bu yüzdendir ki, düzenli ödemelerini yapanlar değil, ödemeyenler, aksatanlar, taksitlendirenler daha çok bankaların işine gelmektedir.

Günümüzde, her ay kredilerini ve kredi kartı borçlarını düzenli ve intizamlı ödeyene, yatırana rastlamak, neredeyse imkânsızdır denilebilir. Böyle bir durum ortaya çıktığında, bankalar amaçlarına ulaşıyorlar demektir.

İnsanlar da cebinde parası olmadığı halde, tüketim çılgınlığına, kendini tüketim canavarına kurban, feda ederek, sanki bedavaymış gibi, aldıkça alıyor, alıyor… Sonrası malum işte! Görüyoruz, duyuyoruz, sonuçları medyadan takip edebilirsiniz.

Maaşından fazla alışveriş yapanları görüyoruz.

Kredi çekerek, sonunu düşünmeden, tatile çıkanları görüyoruz.

İşi, gücü olmadığı halde, kredi alanları ve harcama yapanları görüyoruz.

Aldıklarını geri veremedikleri için mahkemeye düşenleri, icralık olanları görüyoruz.

Cinnet geçirenleri, katil, olanları, cinayet işleyenleri, parçalanan aileleri, annesiz-babasız çocukların olduğunu… görüyoruz.

Belki vatandaşların hesabını-kitabını yapmadan/yapamadan müptelası olduğu tüketim çılgınlığının kurbanı olabilirler. Peki, bankaların bu işte hiç mi suçları yoktur?

Herkese kredi kartı vermeseler, maaşa veya gelirine göre verseler, bankalar havuz oluşturarak tek kredi kartı verseler… olmaz mı?

Kredi kartlarına belirli ve gerçekçi limitler ve sınırlamalar getirseler olmaz mı?

Tabi kerdi kartı ve diğer kartlar ile kredilerden, her ne ad altında olursa olsun alınan ücretleri anlamakta ayrı bir muamma.

İnsanlar bu konuda uyanık olmalı, bilinçli bir tüketim kültürü oluşturmalı, hakkını aramasını her platformda bilmelidir.

Kerim BAYDAK

[email protected]