Yaşamımızı sürdürdüğümüz her alanda, bir çok insanla karşı karşıya geliyoruz. Tanıyalım veya tanımayalım, bir “merhaba” diyor, hal-hatır soruyoruz.Konuştuğumuz kişlerin bize olan yakınlık derecesine göre, kimi zaman olumlu, kimi zaman olumsuz, sitemkar ve şikâyet edici söylemlerle karşılaşıyoruz.
“Nasılsın, iyimisin, ne var-ne çok, işler nasıl gidiyor, hayat nasıl geçiyor?” gibisinden sorduğumz sorulara verilen cevaplar; kimi zaman kimi memnun edip tatmin ediyorken, kimi zaman da memnuniyetsizlik ifadesi olarak, huzursuz oluyor ve canımız sıkılıyor.
İlk an da “iyiyim, ne olsun, yuvarlanıp gidiyor, Allah sağlık sıhhat versin, gerisi boş!” gibisiniden memnuniyet ifadesi cevaplar alınabiliyor.
Biraz konuşup, sıcak ve samimi koyu bir sohbete girdiğinizde; hiç de halinden, işinden, çevresinden, hasılı hayatından memnun olmadığını anlıyorsunuz.
Sanırım ağız alışkanlığı olmuş.Hemen ilk soruda, “iyiyim, saol” diye beklenmeden, düşünmeden, pat diye cevaplar verilebiliyor.
Demek ki insan olarak, hep iyi durumda oluyoruz, öyle umuyoruz, öyle olmayı temenni ediyoruz ya da yuvarlak bir kelâm kullanmayı âdet edinmişiz.Artık buna yalan söylemek mi denir, yoksa haktan gelene şükrünü eda etmek mi denir, bilemiyorum!
Anlayacağınız , “bir dokunsanız, bin ah işitirsiniz” misalinden, konuşturdukça, şikayetler, sızlanmalar…“Hani az önce iyiyim demiştin, ne oldu şimdi?” dediğinizde, büyük ihtimalle “ağız alışkanlığı, ne yapalım!” diye cevap alırsınız.
“Aslında bizler bu dünyaya rahat etmek için,keyif sürmek için gönderilmedik, bizler sınavdayız”
Böylece biz ademoğlunun arasına sıla-i rahmi, rahmet ilişkilerini yerleştiren, yüreklerimize sevgiyi, saygıyı, sevdayı, aşkı, erdemi, fazileti, iffeti, hayayı, tevazuyu, affetmeyi, bağışlamayı ve en önemlisi bütün bu erdemlerin kaynağı olan merhameti yerleştiren, erhamurrahim’e sonsuz, nihayetsiz hamd-ü sena etmek gerekir.Her şart ve zeminde, zamanda, her zaman şükretmek, şükrünü eda etmek ve gereğini yerine getirmek gerekir.
Zahmetsiz bir dünya, meşakkatsiz bir hayatın yeri yok ki, bu fani âlemde. İyi olma talebinin sınırını tayin etmek, öyle kolay değil.
Kimi işine göre, kimi eşine göre, kimi maaşına göre, kimi çevresine göre; evine, eşyasına, kurduğu hülyasına, çizdiği dünyasına göre, ya iyi oluyor insan, ya da kötü oluyor, yani hüsrana uğruyor!
“Bî-vücûd olmak gibi yoktur cihânın râhatı
Gör ki simurgun ne dâmı var ne de sayyâdı.” (Râgıb Paşa)
[Maddî varlığını yok etmeyince, (insana) bu dünyada rahat yoktur. Simurga (Anka kuşuna) baksana; ne tuzak, ne de avcı (korkusu) var.]
Evet, çaresi Allah’a tevekkül edip, eldekine şükretmek, kanaat etmektir esas olan. Çünkü, bu âlemi, her şeyiyle iyi yaratmış, Yüce Yaratan.
Bu dünyada iyisi de var, kötüsü de… Tabi bize bağşedilen bir akıl nimeti de var.
Bu akıl nimeti sayesinde, ya iyi olur, şükrederiz, ya da kötü olur hüsrana uğrarız.Herşeyin iyi tarafından bakmak, iyi taraflarını görmek gerekir.İnşallah, mânâsız, lüzumsuz, zararlı, sıkıntılı, çirkin, geçici hâller nazar-ı dikkatimizi celp etmez, kalbimizi meşgul etmez.Çünkü bunun sonunda hüsran vardır, bunun sonunda esfal-i safilin vardır,bunun sonunda müflis olmak vardır.
Türlü dünya nimetleri emrimizde, her konuda her şey sahibiyiz maşallah.Ancak, unutmayalım, sınavdayız hepimiz.
Elinde bulunanlara bakıp, olmayanı düşünmek, yani bizden aşağıda olanları bakıp halimize şükretmek gerekir.
Gücümüz nispetinde alabildiklerimize bakıp, alamayanları düşünmek gerekir.
Sağlığımıza bakıp, sağlığını kaybedenleri, kötünün daha kötüsünün olabileceğini düşünmek gerekir.
Rabbine secde edişine bakıp, alnı hiç secdeyle tanışmayanları düşünüp, binlerce kere hamd senalar etmek ve onların da hidayete ermeleri için dua ve niyazda bulunmak gerekrir.
Unutmayalım! Said Nursî, Mektubat (yt), 357’de; “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır” denmektedir.
Yine Secde Sûresi’nin 7. âyetinde, “O her şeyi en güzel şekilde yarattı”; Nisâ Sûresi’nin 79. âyetinde ise: “Sana her ne iyilik erişirse Allah’tandır. Sana her ne kötülük gelirse, o da kendi kusurun sebebiyledir” buyruluyor.
Şimdi şunu söyleyebiliriz.İnsanlar, her hâl üzre iyidir; iyiliği ters düz eden, muhakkak ki kendisidir!
Bizlere bağşedilen, lütfedilen nimetlerin kadrni kıymetini bilelim, şükredelim.
Kerim BAYDAK