Yaşlı adamın eşi evde tereyağı yapıyor, kocası ise her gün yakınlarındaki bakkala götürüp satıyor onunla geçiniyorlardı. Bakkal, adamın getirdiği tereyağını hiç tartmıyordu.
Ancak bir gün "acaba" dedi, adam gittikten sonra tereyağını tartıya koydu, 900 gram olduğunu görünce çok öfkelendi ve "yarın geldiğinde bunun hesabını sorar bir daha da ondan alışveriş yapmam" dedi.

Ertesi sabah yaşlı adam elinde tereyağı içeriye girdi, bakkal sert bakışlarıyla;

- "Bir daha senden tereyağı almayacağım" dedi. Yaşlı adam üzülerek;

- "Efendim bir yanlışım mı oldu?" dedi.

Bakkal;

- "Efendi senin bana verdiğin tereyağını tarttım 900 gram geldi ayıp değil mi bu yaptığın?" dedi.

Yaşlı adam utanarak başını yere eğdi ve;

- "Efendim bizim terazimiz yok, sizden bir kilo şeker almıştık onu tartı olarak kullanıyoruz" dedi.

Bakkal utancından ne yapacağını şaşırdı.

***

Toplumu meydana getiren insanların vicdanları düzelmedikçe, vicdanlardaki ölçü doğru ve hakkaniyetli olmadıkça o toplumda kötülüğün ortadan kaldırılması mümkün değildir.

Kötülüklerin bir şekilde bulaşıcı olduğunu düşünecek olursak, vicdanlarda yer etmiş kötülüklerin bir müddet sonra diğer insanlara da bulaşması, en azından onlara zarar vermesi kaçınılmazdır.

“Kötü” olan veya “kötülük” yapan birisi, kendindeki bu kusuru görmezlikten gelir ya da mazur görürse, onun vicdanındaki ayar bozulmuş demektir. Vicdanı ayar tutmayan birinden de ahlaki manada her türlü zarar beklenebilir.

Çünkü kötülük orada alışkanlık haline gelmeye başlayacaktır. Çünkü alışkanlıklar bir müddet sonra normal görünmeye başlanacaktır. Çünkü kötüler iyileri de kendileri gibi bilmeye ve onlara kötü gözle bakmaya başlayacaktır.

Ve ayar tutmayan vicdanlar belki de diğer vicdanların da ayarını bozacaktır.

Başkalarını da kendileri gibi bilecek ve kendine mazur gördüğü kötülüğü başkasında suç olarak görmeye başlayacaktır.

Tartıyı eksik tartan başkalarının da böyle yaptığına inanır. Belki de vicdanını bu şekilde susturmaya çalışır.

Bunun önüne geçmenin ilk ve en önemli yolu adalettir. Hakkaniyet ve adalet anlayışının yerleşmesidir.

Kötülüğü yok etmek mümkün değildir elbette. İnsanlığın ilk tarihinden beri süregelmiştir, kıyamete kadar da devam edecektir. Önemli olan kötülüğe ortaya çıkabilecek ortamları sağlamamak ve kötülere fırsat vermemektir.