Trabzon’da vatandaşlar seçtiği ve meclise gönderdiği Milletvekillerini ne tanıyor ne de birçoğunun ismini biliyor.
Sorulduğunda “bizim derdimiz geçimdir” bize ne siyasetçilerden, Milletvekillerinden, herkes kendini ve ailesini düşünüyor.
Kimse vatandaşı düşünmüyor” şeklinde cevap verirler.
“Biz ne Kaymakam ne Belediye Başkanı ne de oy kullanıp meçlise oturttuğumuz insanları tanırız. Hiç birinin de umurunda değiliz, onlar da bizim umurumuzda değiller”.
Ama; aslolan tüm seçilmiş ve atanmışların vatandaşın refahı ve huzuru için yaptığı pardon (yapmadığı) çalışmadır.
Demekki Kaymakamlarımız, Belediye Başkanlarımız bir şeyler yapmıyor ki bizler de isimlerini duymuyor, yüzlerini görmüyoruz. “Lazım da değiller bize” derler.
Vatandaş masabaşı halktan uzak ne bir Milletvekili, ne Belediye Başkanı ne de Kaymakam istemiyor.
Kaç vekiliniz var mecliste sorduğumda ise, “vekillerin yüzlerini görmedik, bir iş yaptıklarını da duymadıktan sonra isimlerinden bize ne” derler.
Ankara’dan Parti Genel Başkanları tarafından önümüze konulan Milletvekili adaylarını seçip Meclise göndermeyle vatandaşlık vazifemizi yaptık ve bizimle işleri bitti.
Ancak aradan geçen süre zarfında ne bir icraat ne de verilen sözler tutuldu.
Milletvekillerini en etkileyen yönü statü.
Milletvekili o ilin protokolüne dahil oluyor.
Bakan olma, Meclis veya grup yönetimine girme şansını yakalarsa bu görevler ona kırmızı plakayla dönüyor.
Kırmızı ışıkta geçme dahil, bir çok imtiyazları artıyor. Sıradan vatandaş sıfatı yerini (önemli kişi) liğe bırakıyor. Milletvekiliğinin bir meslek değil de, görev olduğunu bilmiyorlar mı ne?.
Özellikle iktidar milletvekilleri “ben her şeyi yapabilirim” psikolojisiyle geliyorlar, ama öyle olmadığını onlar da görüyor halk da görüyor. Buna rağmen, ufak atsaydınız da civcivler yeseydi be kardeşlerim...
Ayser ÖZBAKIR