İstanbul Halkalı’da, bir site inşaatında çalışan işçiler, dün eylemdeydi. Yemeklerinden kurt çıkıyordu, böcek çıkıyordu ve hastalanıyorlardı. Haklılar elbet. İnsanlar, insanca yaşamalı, insanca yemek yemeli, insanca çalışmalı ve emeğinin karşılığını almalıydı…
Ama patron zihniyeti, olaya farklı yaklaşır.
O, daha çok masrafları kısmanın, daha çok kazanmanın yolunu arar.
Çünkü insana saygısı yoksa çalışanlarının ne yediği, nasıl yediği ve hangi şartlarda çalıştırdığını önemsemez.
Tıpkı Mecidiyeköy’deki asansör faciasında hiç yere hayatını kaybeden insanlar gibi…
Ama Halkalı’da, gündemime alacağım konu daha farklı.
Patronun anlayışı değil, işçilerin zihniyeti…
Bu zihniyet, aslında çoğumuzda var.
Bizden başkası, çok da önemli olmuyor.
Ben merkezli bir yaşamımız var.
Bizden sonrası tufan olsa umurumuzda olmuyor.
Çok bencil olduk, çok fazla kendimizi düşünür, başkasını umursamaz olduk.
Çalışan patron olsa, işçilerin yemeğinin yine böcekli olacağı, içinden kurt toplayacakları muhakkak…
Asansör faciasında, patron değişmiş olsa, sen, ben, o veya diğeri koltuğa otursa benzer kazanın olmayacağının garantisi yok.
Bu, bütün facialarda, duyduğumuz derin acılarda geçerlidir. Önemli olan sorumlu koltuğunda kimin oturduğu değil, hangi anlayışın hüküm sürdüğüdür.
Daha çok kazanma hırsı, sadece kendini düşünme hastalığı, sağlıklı bir toplumun oluşmasını engelliyor.
Dün, Halkalı’da işçiler eylem yaptı.
Sağlıklı yiyecek istiyorlardı.
Akşama kadar emek sarf ediyor, o zaman inanca bir yemeği de hak ediyorlardı…
Ama o pankart olmasaydı…
***
Bir işçinin elindeki pankartta “Mülteci Değiliz” yazılıydı…
Yani mülteci olmadıkları için insan gibi yemeği hak ediyorlardı…
Mülteci olmadıkları için insanca bir yaşam onların en tabii hakkıydı…
Mülteci olmadıkları için “hak ettikleri” ücreti, “alınlarının teri kurumadan” almalıydılar belki…
Çünkü onlar mülteci değildi…
Ama bugün değildi…
Yarın ne olup, olmayacağı belli olmazdı.
Aynı pankart, kendileri için de açılabilirdi…
Hatta “Kürt değiliz” diye bir pankart görebilirlerdi…
Belki de “Türk değiliz” deyip, insanca yemeği hak ettiklerini söyleyen olurlardı…
Belki de “Ermeni değiliz” derlerdi, “Yezidi değiliz” diye övünürlerdi…
Çünkü kendisi neyse, diğerleri ötekiydi.
Sadece asıl olan kendisiydi, üstün insan oydu, her şeyi hak edendi…
Faşizmin bu kadarına pes demekten başka bir şey söyleyemiyorum.
İnsan gibi bir yemeğe sahip olmak için, bir başkasını aşağılamanın, horlamanın veya yok saymanın ne âlemi var?
Mülteci olmak suç mu, günah mı, ayıp mı?
İnsanlar “hele bir mülteci olayım” diye mi yollara düşüyor.
İnsanlar, sizin gibi faşistlerin varlığını test etmek için mi yurdunu, yuvasını, varını, yoğunu terk ediyor, sevdiklerini toprağa gömüyorlar.
Zihniyetiniz buysa, yediğiniz böceği hak ettiğinizi söylemeliyim.
Üzülerek söylerim ama maalesef böyle…
Çünkü siz patron olsanız da değişen bir şey olmayacak.
Bu defa çalışanlarınıza böcek yediren siz olacaksınız.
Önemli olan çalışana böcek yedirmemek, böcek yedireni değiştirmek değil.
Nasılsa onlar “bizim sınıftan” değil deyip, lüks koltuğunuzda geriye yaslanacaksınız.
Az şekerli bir kahve söyleyeceksiniz sekreterinize…
Toplantı üstüne toplantı yapacak, iş yemeğinden, iş yemeğine koşacaksınız.
Sonra da üçte bir yaşınızda bir sevgili bulup, medyaya şirin görüneceksiniz…
Çalışanlarınız ne yemiş umursamayacaksınız, nasıl çalıştığını dert etmeyeceksiniz, aldığı maaşla evine ekmek götürüp, götürmediği de sizin gündeminizde olmayacak.
Çünkü bu defa, faşist çalışandan, faşist patronluğa terfi ettiniz, rahat edin…
İstanbul Halkalı’da, o site inşaatının sahibinin yüreğinde insan sevgisi ve merhameti olmadığından, çalışanlarına “kurtlu-böcekli” yemek yedirmesinden doğalı olamaz.
Mecidiyeköy’de her bir dairesi milyon dolarlarla ölçülen bina dikmesi, çalışanın hakkını yemeyeceği ve onların çalışma şartlarını iyileştireceği manasına gelmez.
Çünkü yüreğinde insan sevgisi olmayan, merhamet taşımayan ve hak kavramını bilmeyen herkes aynısını yapar…
O pankartı eline alan işçiyle, patronun benim yanımda hiçbir farkı yok.
İkisi de faşisttir, ikisi de kendisinden başkasını düşünmeyen egoist ve insanlıktan yoksun kişilerdir.
Unutmayın bu zihniyette olursanız, ya böcek yersiniz ya böcek yedirirsiniz…
Tweetimden seçmeler
Bir insana acımayan, bütün bir insanlığa acımaz.
Bir insanı seven, bütün bir insanlığı sevebilir.