İnsanlara olan güven her geçen azalıyor.
İnsanlar yalnızlaşıyor, kabuğuna çekiliyor, ne içeri girebiliyorsunuz, ne de dıştan müdahale edebiliyorsunuz.
Her an ne olduğu anlaşılmayan davranışlar sergileniyor.
Kimse kimseye güvenmiyor, güvenemiyor.
Aslında insanların birbirine güvenmemesi için de her şeyi yapıp, her yola başvuruyoruz.
Adeta insanları buna zorluyoruz.
*
Evet, her konuda, her yerde, zamanda ve mekânda, bir şeylerde-yerlerde hatalar yapıyoruz.
Kesinlikle yapıyoruz, ama bir türlü ruhiyat-i halimizde bir öz eleştiri yapma zahmetine girmiyoruz, giremiyoruz, belki de girmek istemiyoruz. Çünkü sürekli suçlu arıyoruz ve suçu başkasına yüklüyoruz.
Herkes iyi, doğru, en iyi bilen oluyor.
Peki, sen ne oluyorsun?
Sen, kendini nereye koyuyorsun, nerede görüyorsun?
Hiç kendine baktın mı?
Hani sütten çıkmış ak kaşığız ya!! ,
Ya ya!!.
*
İnsan, bazen çok cahil bir mahlûk olabiliyor.
Bazen de en çabuk öğrenen, sebep-sonuç ilişkisini en güzel ortaya koyan bir canlı da olabiliyor.
Kimi zaman oluyor ki, insanın yaşam tarzı ve söyledikleri birbirine uymuyor, uymayabiliyor.
Artık buna ister maddi menfaatler deyin, ister kin ve nefret deyin, ister öç almak deyin, insanın içindekilerle, dışındakilerinin dışarıya yansıması farklı olabiliyor.
Hâlbuki insanın içi-dışı bir olmalı, değil mi?
Tıpkı ayna gibi için dışını yansıtabilmeli.
Yoksa başkalarına farklı görünümler sergilenebilir.
Günümüzde bu yansımaları o kadar ileri dereceye kadar götürenler şüphe yok ki mevcut. Bu mevcudiyet dâhilinde, bazı durumlarda insanın kendini farklı göstermesi vesilesi olmaktadır. Bu çoğu zaman insanların birbirilerine farklı bakmasına, görmesine, anlamasına ve benimsemesine veya ötekileştirilmesine sebep olabiliyor.
Yazık, hem de çok yazık!
*
Eğer menfaatler, kişilik zafiyetlerine sebep oluyorsa; orada doğruluktan, haktan, hukuktan bahsetmek, ahmaklıktan başka bir şey olmaz/olamaz.
İnsanî değerlerin yerle yeksan edildiği bir gizli ve aleni ortamda/ortamlarda, kişilerin birbirlerine bakış, yorum, tenkit ve eleştirilerinde, bilinsin veya bilinmesin, ahmaklıktan öteye gitmez/gidemez.
O yüzden, kişilik çatışmalarında, insanî değerlerinden bahsedilemez.
Çok şeyler bildiğini düşünen, fırıldaklık eden fırıldak zevatlar, aslında hiçbir şey bilmediklerinin farkına vardıklarında, iş işten geçmiş oluyor. Bir takım insanlar yüzünden, insanlar birbirinden soğuyor, soğuk bakıyor, güven ve itimadı azalıyor.
*
İnkişafı gelişmeler neticesinde, itikadı konularda, itidalli davranmak durumundayız.
Yoksa sapla sapan birbirine karışır, ayırmak ise hayli zahmetli ve güç olur.
Kerim BAYDAK