Sessizlik sanırım kaderim olmuş
Bak sensiz ömrümün miadı dolmuş
Olana muhatap bir canlı kulmuş
Tükeniyor ömrün uyan ey insan!
Yoktun işte, dün de, bugün de.
Yalnızım ve sensiz geçmekte zaman.
Kimse görmez/göremez, nasıl da ayağında çarıksız geziyor gibi zaman.
Nasıl sessiz sessiz, yürür yollar, ardına bakmadan...
Yorulan ben miyim, yoksa, yoksa zaman mı?
Yoksa, bitmez, tükenmez yollar mı?
Ben yorulurum, çömelirim bir köşede mütemadiyen.
Yollar yorulur, biter sonu sensizliğe çıkar gibi...
Ya zaman?...
Ne dersin, zaman yorulunca oturur mu bir dönemeçte, sıkışıverir mi bir kuytu köşeye.
Ben yorgunluğun rehavetiyle, bir köşede mayışmış durumdayım.
Bir çarkın dişlileri arasında sıkışmış gibiyim sanki.
Kaderim midir, sensiz olmak....
Kaderim midir, karabasanlarla sarmaş dolaş olmak...
Kaderim midir, muhatap alınmadan, biteviye başı boş yaşamak.
Sensiz mi tükenmesi gerekir ömrümün son demi.
Sensizlik bir tanem gittiğim yolmuş
Vuslata ermekte miadı bulmuş
Ulaşamıyorum gül benzim solmuş
Tükeniyor ömrün uyan ey insan!
Kıpırdamayacak derecede hareketsiz kalmışım.
Zor bela incecik uzun parmaklarımla sararım bir kaçak tütün sigarası...
Tüttürürüm sensiz, zamansızlığın zamanında.
İçerken bir hoş olur içim.
Bayram eder nikotin zehriyle ciğerlerim.
Bakarım ardı sıra zikzaklar çizerek yükselen dumanın girdaplarında...
Teselli verir mi yalnızlığıma bilinmez...
Seni arar dururum, girift duman hatlarında gözlerini, ellerini, hasılı tüm bedenini...
Ama yoksun işte, yoksun!
Varlıkta yokluğunu gözlerime işlemişim.
Mest olmuşum.
Yollarda kalmış gözlerim.
Fark edilmiyor bakışlarım...
Bakmayınca sen bana, yaşıyor muyum sanırsın.
Fırtına gibi keskin çizgiler içine çeker beni...
Uçurumlara yuvarlanır amiyane...
Korkarım, korkarım ama ne çare.
“Korkunun ecele faydası yok” bilirim...
Yel, yer, yol, zaman, sanki hep inadına bana muhalefet ediyorlar.
Seni ararken sen de kaybolmadan önce, tüketiyorlar sensiz ve sessiz...
Bulamıyorum, ulaşamıyorum sana!
Bilirim...
Biliyorum yoksun...
Yoksun işte!
Kerim BAYDAK