Yıl 2016, Temmuz ayının 15’i ve günlerden Cuma. Vakit gece, sıcak bir hava, dehşet veren bir an! Belki de dünyanın en uzun gecesi! Herhâlde bu gece, hayatımızın en sıkıntılı gecesi oldu. Yaşamın en çetin gelgitlerinden olan anlar geçirildi.
Devletin, milletin bütünlüğüne bozmaya yönelik bir darbe teşebbüsü yaşandı. Türk halkı, büyük bir cendereden geçti. Bu millet büyük bir travma yaşadı. Türkiye bu büyük darbeyi, halkla bertaraf etti.
Türkiye, bugüne kadar hiçbir darbe, darbe girişimi, ayaklanma ve isyanlarda böylesine bir sıkıntı ve huzursuzluk yaşamadı. Çok şükür ki halkın, birlik, beraberlik ve uyanıklığı sayesinde atlatmasını bildi.
Darbeleri görmüş biri olarak, bizlerden neler alıp götürdüğü, bizlere neye mal olduğunu biliyorum. Oysa yeni nesil, yeni yetişen çocuklarımız ve gençlerimiz, bu işin bilincinde, işin ehemmiyetinin farkında değiller.
15 Temmuz akşamı, bir yeğenimin kına merasimindeyiz. Haliyle geceye erkekler alınmayınca, Adıyaman kalesine çıkmış ve bir kardeşimizin misafiri olarak çay içiyorduk.
Eve varıp, televizyonu açtığımızda, darbe teşebbüsüyle ilgili haberler yapılıyordu. Çok fazla belli etmesem de soğuk soğuk terliyordum. Darbeleri gördüğümüzden, sonuçlar hakkında büyük bir endişe duyuyordum. Tam da o esna da ortaokula giden oğlumun ardına gelen “baba ne oluyor, darbe, darbe teşebbüsü nedir, ne olacak, şimdi savaş mı olacak?” gibisinden ardı ardına gelen sorularına muhatap oldum. Çocuk haklıydı, darbe nedir, neden yapılır, görmemişti, bilmiyordu. Doğrusu ben de anlayabileceği şekilde, nasıl anlatacağımı bilmiyordum.
İnsanlar sokağa çıkmış, rehin alınmalar, bombalamalar, tanklar, kurşunlar, yolu tutmalar ve daha birçok şey… Kan dondurucu sahneler, insan içine işleyen söylemler! Gözlerim yaşarıyordu, nutkum tutuluyordu, nasıl anlatacaktım. Belki ilk defa yutkuna yutkuna, zar zor, dilim döndüğünce, onun anlayabileceği şekilde bir şeyler anlattım. “Hı hı” deyip duruyordu, ama belli ki bir şey anlamıyordu ve kendisine çok ilginç gelmiş, meraklı gözlerle kanallar arasında zapping yaparak, darbe teşebbüsüyle ilgili olarak, her kanaldan bir şeyler öğrenmeye çalışıyordu.
Her geçen dakika durumun ciddiyeti ve vahameti biraz daha belirginleşiyordu. Devlet kanallarında spikerin okuduğu metinle, önceki darbelerden kalmış yüzlerce fikir aklımızdan geçiyordu.
Bu defa farklı bir şey vardı. Dünyanın hiçbir yerinde ve hiçbir darbede yapılmayanlar yapılıyordu. Tanklar insanların üzerinden geçiyordu, halkın parasıyla alınmış jetler havalanmış ve kendi halkının üzerine mermiler, bombalar atılıyor, boğazlar tutulmuş, Genel Kurmay, Emniyet, TRT ‘ye, iletişim ağlarına, masum insanları üzerine mermiler yağdırılıyordu, Milletin meclisi olan mekân bombalanıyordu, asker kendi arkadaşlarını rehin alıyordu, başkomutanı öldürme girişiminde bulunuyordu. Belki ilk defa ülkenin polisi ve askeri karşıya geliyor ve çatıştırılıyordu.
Tüm bunlar yaşanırken, belki de başarıya ulaşılacağı düşünürken, pek de hesaba katmadıkları bir şey vardı. Halk, bu memleketin insanı! Çok Şükür! Ki hesapların üstünde de bir hesap vardır.
Cumhurun başkanının görünmesiyle, yapılan darbe teşebbüsüne karşı, birlik ve beraberlik sergilenmesi açsından, halkın sokağa çıkması çağrısı, büyük bir memnuniyetle karşılanmış, bir an da insanlar, büyük-küçük, kadın-erkek, çoluk-çocuk topluca sokağa inmiş ve yapılmakta olan darbe teşebbüsüne karşı tepkisini ve etkisini ortaya koydu. Belki ilk defa Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL’ın maharetiyle kurulan özel Televizyon kanalların ehemmiyeti ortaya çıkmış oldu. Teknoloji harikaları olan cep telefonlarının da devreye girmesiyle, bir an da insanlar organize olmuş, demokrasi şölenime dönen birlik be beraberlikler sağlandı. Darbe düşüncesi olan girişimcilerin hevesleri kursağında kalmış, kaldıkları yere hapsolmuşlardı. Silah zoruyla yıkılmak istenilen Anayasal düzen, halkın oyuyla meşru olan hükümetin bertaraf edilmesine engel oldular. Tankların önüne yattılar, kurşunlara siper oldular, yolları kapattılar.
İlk defa böylesine organize olan halk, darbe teşebbüsüne yeltenenlerin sokaklara çıkması engellendi. Dil, din, mezhep ( Sünni, Alevi…) ayırımı olmaksızın, kol kola, omuz omuza, bir araya gelmiş ve darbe teşebbüsünü engelleyen ( Türk, Kürt, Arap gibi ayırt edilmeksizin) halkı, bir araya gelindiğinde, neler yapılabildiğini bütün dünyaya göstermiş oldu. Türkiye üzerinde ali menfaatleri olan ve taşeronları eliyle Türkiye’ye hükmetmeye çalışan bir takım küresel güç odaklarına da büyük bir ders vermiş oldu. Türk halkının hiçbir ülke halkına benzemediğini ( Irak, Suriye, Mısır, Alman, İngiliz, ABD ve herhangi bir dünya ülkesi..) tabir caizse deklare etti. Yıllarca darbelerin gölgesinde ve etkisinde inim inim inleyen, her darbede yıllarca geriye ötelenen bu devlet ve bu millet, günlerce olabilecek muhtemel artçı teşebbüslere karşı, Demokrasi nöbetleri tutmaktadır. Ülkenin her tarafında günlerce sokaklarda, bir şölen havasında kutlamalar yapan ve büyük bir gözdağı veren halk, artık bundan sonra değil darbeler, darbe düşüncesinin bile artık ortaya çıkamayacağının, tabiri caizse garantisini vermiş ve sağlamış oldu. Güzel, kıvamında bir diriliş ve varoluş sınavını başarıyla atlattık. Bazı hesaplar alt üst oldu. Bazılarının tuzakları ayaklarına dolandı.
Çocuklarımıza güzel gelecek bırakma adına ümitlendik. Birlik ve beraberlik vesilesi 15 Temmuz bayramıdır. Çok şükür! Halk direndi, Türkiye kazandı. Çok şükür! Hepimiz için olduğu gibi, herhalde yeğenim için de bu gün, çok çok özel bir gün olacaktır, eminim!
Kerim BAYDAK