Uzun süredir, ilk defa birkaç günlüğüne de olsa, sanata ev sahipliği yapan Üniversite alanındaki Adıyaman evine misafir olduk. Kadım dostum Bilal Karadağ ile birlikte gitmemize vesile olan 3 karma resim sergisiydi. Sanırım bu yıl 2. düzenlenen karma resim sergisinde, eserler yine birbirinden ilginç, ilgi çekici ve yine birbirinden güzeldi. Çarşı alanı şeklinde dizayn edilen sokaktan geçerek, köy konağı şeklinde düzenlenmiş Adıyaman’ın otantik evine geçtik. Sokaktan geçerken, ilgimizi çeken, daha önce çevre yolunda sergilenen eşek ve katır figürlerinin çarşı içerisinde, muhtelif yerlerde sergileniyor olduğunu görünce, doğrusu biraz şaşırmadık desem yalan olur.
Adıyaman evinin ikinci katında sergilen resimler ve binanın iç kısmında köy yapılarındaki benzeşmeler, şövalyelere yerleştirilen resimlerle, tabanın rengârenk kilimlerin serilmiş olmasıyla bir başka anlam kazanmıştı.
Geçen yıl ikili olan karma sergisi, bu yıl yetenekli bir başka ressam kardeşimizin de katılmasıyla üçlü karma sergisine dönmüştü. Cıvıl cıvıl renklerin kullanıldığı, hat sanatı kabartmalı, yağlıboya ve soyut çalışmaların yer aldığı harika tablolar vardı. Resimlerde özellikle sonsuzluğu ve özgürlüğü simgeleyen mavi renk cümbüşlerinin ve geçişlerinin yer aldığı tablolar, âdeta insanı mest ediyordu.
Sergide yer alan yine 3 değerli insan, 3 maharetli ve harika insan vardı.
Hemşerimiz, dostumuz, aynı zamanda köylüm ve akrabam olan değerli kardeşimiz Necip AYDIN, Kabartmalı Hüsn-ü Hat Sanatı tabloların en güzel örneklerinin bulunduğu Serkan İBİŞ ve Yağlıboya soyut çalışmalarının sahibi kardeşimiz Zuhal SEVER’di.
Hepsi birbirinden güzel, hepsi birbirinden farklı şekillerde, en küçük ayrıntısına kadar unutulmayan, kabartmalı ve yağlıboya, soyut, harika tablolar.
Bu eserlerin köy konaklarımızı andıran bir yapının içerisinde faklı bir konseptle sergileniyor olması da ayrı bir güzellik olmuş, ayrı bir bütünlük oluşturmuştu.
Necip AYDIN ve Serkan İBİŞ, Adliye personelidir.
Zuhal SEVER hanımın avukat olması itibariyle, o da adliyeden sayılır.
Anlaşılan o ki, bu gidişle bütün adliyeciler ressam olacak gibi!
Her üçü de birbirinden üstün yetenekler.
Her üçü de birbirinden kişilikli, güzel kardeşlerimiz.
Necip Bey, Adliye Zabit Kâtipliği yapmaktadır.
Serkan Bey, Açık Ceza İnfaz Koruma memurluğu yapmaktadır.
Zuhal hanımın esas mesleği ise Avukatlık.
Necip bey, hem ressam olarak kabartmalı resimler yaparken, aynı zamanda da heykeltıraş olduğundan, mükemmel heykelleri de bulunmaktadır.
Serkan Bey, hat sanatı yapıyor olmasına rağmen, çok ilginçtir ki renkli silikonlarla yaptığı hat sanatında ki hiçbir Arap’ça yazıyı okuyamamaktadır. Böylesi ancak sevgiyle, aşkla, merakla, sabırla, çok dikkatle olabilecek şeylerdir.
Zuhal kardeşimiz de farklı anlamların yüklendiği soyut resimlerle, duygularını güzel bir şekilde tuale yansıtmış durumda.
Her üçünün de ortak yanları, resim ve hattatlık eğitimi almamış olmalarıdır. Her halleriyle tamamen Allah vergisi doğal yetenek ve kabiliyetler.
Her üçü de herhangi bir kurumdan, kurstan veya hocadan kurs, ders almadan, sadece içten gelerek, sevgiye dayanarak, mükemmel işler yapan kardeşlerimizdir.
Her üçünün de kendilerine ait bir atölyeleri bulunmamaktadır.
Her üçü de bu işi evinin bir köşesini değerlendirerek yapmaktadır.
Birbirinden anlamlı, kıymetli eserleri sergilenen her üç kardeşimize de “helâl olsun, bravo!” diyerek, ancak takdir etmek gerekiyor.
Çünkü insanlar kahve köşelerinde veya farklı boş işlerle zaman geçirirken; bu üç kardeşimiz belki de sosyal hayattan kendilerini soyutlayarak, sanata adayarak, çok güzel eserler ortaya çıkarmışlardır. Hani derler ya! “…insan eseriyle tanınacaktır, anılacaktır.” İnsanın geride bırakacağı eserlerden daha kıymetli ve önemli başka ne olabilir ki?
Necip bey, akşama kadar devletin vermiş olduğu görevi en güzel şekilde yerine getirerek, geriye kalan zamanını da evinin bir köşesinde, hem kabartma ve yağlıboya resimler yaparak, hem de heykeller yaptığını biliyorum ve takdir etmekten başka ne denilir bilemiyorum! Hakeza Serkan Bey de öyle.
Malum sanatın hangi dalı olursa olsun, insana, insanın ruhuna hitap ettikten sonra, boş vakitlerini değerlendirerek, sanatsal bir şeyler ortaya çıkarılmasını, kendi adıma kutluyor ve tebrik ediyorum.
Sergilenen eserleri hayranlıkla izlerken, ziyaretçilerin beğeniyle tabloları seyre dalmalarını gözlemlemek, insana mutluluk veriyordu.
Gerçekten amatör bir ruhla, ama profesyonellere taşa çıkartırcasına, ustaca, böylesi yapılan sanat ürünü tablolara, ancak şapka çıkartılır.
Necip AYDIN, Serkan İBİŞ ve Zuhal SEVER hanımefendiye, bundan sonra ki sanat hayatlarında başarılar diler, darısı farklı yerlerde açılacak olan daha güzel sergilere diyorum. Emeği geçen herkese teşekkürler.
Göremeyenlerin, bir an önce tarihi dokuya uygun olarak ve sadık kalarak, dizayn edilen o otantik Adıyaman evinde açılan 3’lü karma resim sergisine gidip görmelerini tavsiye ediyorum.
Kerim BAYDAK